Abstract
Bankacılık sektörü yüksek maliyetli krizlerle karşı karşıya gelebilmektedir. Karşılaşılan bankacılık krizlerinin ödemeler sisteminde rahatsızlıklara neden olması, krizin sadece bankacılık sektörü ile sınırlı kalmamasına ve reel sektör üzerinde de olumsuz yansımalar göstermesine neden olmaktadır. Krizin boyut ve niteliğini etkileyebilecek faktörlerin başında . ise ekonomideki tüm birimlerin yükümlülüklerini yerine getirme kabiliyetindeki gerileme gelmektedir. Sonuçta bankacılık sisteminde TGA stoku hızla artarken, şirketler kesiminin kurumsal borçları ifa edilemez boyuta ulaşabilmektedir. Bankacılık sisteminden TGA’ın tasfiye edilmesi ve şirket borçlarının yapılandırılarak ekonomideki üretilen kapasitenin korunmasına yönelik temelde iki politika seçeneği bulunmaktadır. Bunlardan ilki bankacılık sisteminden TGA’ın belirli bir çerçeve içinde devralınarak bankaların mali yapısının kısa süre içinde iyileştirilmesine imkan sağlayan Varlık Yönetim Şirketi uygulaması, diğeri ise bankalar ile şirketlerin belirli bir platform üzerinde piyasa mekanizması içinde ve gönüllülük esasına göre bir araya gelerek şirket borçlarının yapılandırılmasını sağlayan ve genel olarak Londra Yaklaşımı olarak bilinen kurumsal borç yapılandırma politikasıdır. Varlık Yönetim Şirketi uygulaması bankacılık sisteminden sorunlu varlıkların alınarak bankaların asli görevi oları mevduat toplama ve kredi verme fonksiyonuna odaklanmasını sağlamayı amaçlayan bir politika seçeneğidir. Bu şekilde bir yandan bankaların krizle birlikte zayıflayan mali yapıları güçlendirilirken bir yandan da zayıflayan makroekonomik yapının yoğun şekilde ihtiyaç duyduğu kaynak akışı rahatlatılabilmektedir. Finansal bünyesi zayıflayan ve mali yükümlülüklerini yerine getirmede sıkıntılarla karşılaşan reel sektör şirketlerine ait borçların kredi alacaklısı bankalar tarafından belirli bir çerçeve içinde yeniden yapılandırılarak söz konusu şirketlerin varlığını sürdürebilmesini sağlamaya ve bu şekilde ekonominin üretken kapasitesini korumaya yönelik yaklaşımı ifade eden ve ilk kez İngiltere’de uygulanması nedeniyle "Londra Yaklaşımı" olarak anılan kurumsal borç yapılandırma politikası ise özellikle Güneydoğu Asya Krizinin ardından önem kazanmıştır. Diğer ülke uygulamaları dikkate alındığında TGA stokunun bankacılık sisteminden tasfiyesinde ve kurumsal borçların yapılandırılmasında ikili bir yapının kurulması uygundur. Sonuç olarak dünya tecrübelerinden de görülebileceği gibi TGA’nın ve kurumsal borçların krizlerle zayıflamış ekonomik yapı üzerinde yaratacağı olumsuzluklar ancak bu şekilde izlenecek kapsamlı ve birbirini destekleyen politikalarla engellenebilmektedir.