Abstract
Parma Manastırı'nın İtalya’da geçen öyküsünün ilk beş bölümü Fransız askeri betimlemesine ayrılmıştır. Romanın ilk satırları 1796‘da İtalya’yı özgürlüğüne kavuşturmak üzere Milano'ya giren genç, neşeli, gururlu Cumhuriyet askerinin destansı tanıtımı ile başlar. Üçüncü bölümde yer alan 1815 Waterloo savaşındaki bezgin, güvensiz, korkak imparatorluk askerlerinin betimlemesinde ise eski kahramanlardan artık iz kalmamıştır. Bu iki asker tablosu yazara 1796 Cumhuriyet ordusundan 1815 imparatorluk ordusuna kadar geçen sürede devrim ideolojisinden gitgide uzaklaşan Fransız askerinin bozulan karakterini irdeleme olanağını sağlar. Zaten, askeri deneyime sahip olan Stendhal, bu gerilemeyi vurgulamak amacı ile ilk sahnede, teğmen olarak katıldığı 1800 İtalya seferini değil, henüz 13 yaşında olduğundan katılamadığı 1796 İtalya seferini kurgular; ikinci sahnede ise levaznıı subayı olarak katıldığı herhangi bir imparatorluk savaşı yerine 1814’de ordudan ayrılıp İtalya’ya yerleştiği için katılamadığı VVaterloo savaşını canlandırmayı tercih eder. Bu tarihi seçim Stendhal’e yaşadığı, çağı sorgulama olanağını da sağlar: 1796’daki özgürlük sembolü Napoleon Bonaparte ve askerlerinin 1815'deki hazin sonunun 1839’da yeniden canlandırılması, 1830 devrimi sırasında verdiği özgürlük vaatlerinden gitgide uzaklaşan Louis Philippe yönetimine bir uyarıdır aslında.