Abstract
Ortaçağın başlarında Batı Dünyası, tarihin en karanlık dönemlerinden birini yaşıyordu. Gerek ekonomik, gerekse kültürel alanda çok geriydi. Ünlü "İmperium Romanum" un parçalanarak Doğu ve Batı Roma adı altında ikiye bölünmesi ve daha sonra Kuzey'den gelen kavimlerin istilası sonunda Avrupa kıt'ası tam bir kargaşa içine sürüklenmişti.
Buna mukabil, bütün tarihi boyunca katı çöl hayatının sıkıntılarını aşarak insanlığın ortak değerlerine hiçbir katkıda bulunmamış olan Arap toplumu, İslam’ın zuhûru ile birlikte çeyrek asırlık zaman zarfında devrinin iki süper devletlerinden birini ezip geçmiş, diğerim de etkisiz hale getirmiştir. Hz. Peygamber'in hicretinin birinci asrı tamamlandığında Hindistan'dan Atlas Okyanusu'na kadar olan kadim medeniyetlerin topraklarının büyük bir kısmı müslümanlar tarafından fethedilmişti.