Çukurova, kuzeyde Toros dağları, doğuda Amanoslar, batıda Tarsus Ovası, güneyde de Akdeniz ile çevrilidir. Antik dönemde Çukurova bölgesinde kurulan şehirler, politik anlamda oldukça güçlüdürler. Bunun nedeni, bu şehirlerin ticaret yollarını, çok önemli pazarları ve maden kaynaklarını kontrol altında tutmalarıdır. Bunun yanında oldukça gelişmiş kırsal kesim ekonomisine sahip olmaları da önemli nedenlerden birisidir.
Bölge tarım faaliyetlerinde olduğu kadar, yeraltı kaynakları bakımından da oldukça zengindir. Örneğin Anadolu'da maden teknolojisini iyi kullanan Hititler, bakır ve kalay madeni ihtiyacını Kizzuvatna'dan yani Çukurova bölgesinden karşılamıştır. Etrafı dağlar ve denizlerle çevrili olan bu bölgenin, ihracat ve ithalat faaliyetlerini yapabilmesi ve bu zenginliğini anlamlı kılabilmesi için, mutlaka deniz veya kara yoluyla dışarı ile bağlantı kurması gerekmektedir. Bu bölgede günümüzde deniz ticareti aktif olarak kullanılmasa da, eskiçağlarda Kıbrıs, Mısır, Doğu Akdeniz ve Ege limanlarıyla deniz yoluyla canlı bir bağlantı kurulabiliyordu. Acaba Çukurova bu ticaret faaliyetlerini gerçekleştirirken hangi yolları ve geçitleri kullanıyordu?
Hititler'in MÖ. 1200'lerde yıkılmasından sonra Son Tunç Çağı'na ait, bu bölgedeki siyasi ve ticari merkezler yıkılmış ve dağınık toplulukların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Sosyo- ekonomik açıdan bölge ve ticaret merkezlerine ya da limanlara bağlı olan kırsal topluluklar, bağımsız topluluklar olarak yeniden örgütlenmek zorunda kalmışlardır.
Özellikle Hititler dönemine ait çivi yazılı metinlerden ve arkeolojik kazılardan da anlaşıldığı üzere, Eskiçağ tarihinin ticaret borsası gibi görünen Kuzey Suriye gibi Çukurova ve çevresi de, çok önemli ticari faaliyetlere sahne olmuştur.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 8 Ağustos 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 4 Sayı: 1 |