David Lynch filmlerinin analizleri, çeşitli bakış açılarından yola çıkarak oldukça fazla ele alınmıştır. Lynch’in sinemasının rüya benzeri görüntülerin baskınlığı yoluyla gerçeklik kavramlarını istikrarsızlaştırma eğilimi göz önüne alındığında, psikanalitik yönelimli eleştirmenler bu filmleri bilinçdışı arzu ve fantezi süreçlerinin savunucuları olarak görmüşlerdir. Feminist eleştirmenler, onun filmlerinde gördükleri tartışmalı toplumsal cinsiyet dinamiklerine, yani erkek Ödipal sadist dürtülerinin hedefi olarak kadın bedenine sorunlu yaklaşımlarına odaklanmışlardır. Bir başka yaygın eleştirel eğilim, Lynch’in sinemasını postmodernist ironinin bir gösterisi ve Amerikan kültürünün pastiş benzeri bir yorumu olarak görmektedir. Söz konusu eleştirel yaklaşımlardan farklı olarak bu çalışmada, Lynch filmlerindeki duygulanımsal olayların gücüne işaret edilmekte ve Gilles Deleuze’ün kristal imaj teorisi bağlamında felsefi bir değerlendirme yapılmaktadır. Bu doğrultuda Deleuze’ün sinema kitapları boyunca tartıştığı sinematik felsefenin imkânları ve imaj göstergelerine başvurulmuştur. Lynch, sinemasal ontolojiyi ve bilinçdışının ontolojisini temsilden ziyade duygulanım açısından yeniden yapılandırmaktadır. Onun filmleri, virtüelin kendisini aktüel olanın olgusallığından kopardığı ve kendi duygulanım gücü sayesinde kendisi için geçerli olmaya başladığı sürecin izini sürmektedir. Bu çalışmada, Lynch’in filmlerinden, Lost Highway (1997), Mulholland Drive (2001) ve daha az ölçüde Blue Velvet (1986); bilişsel, temsili veya ahlaki kesinlikler üzerinde duygusal-performatif yoğunluklara öncelik veren örnekler olarak ele alınmıştır. Bu filmlerde, temsilin kısıtlamalarından kurtulmuş bir üretici güç olarak radikal bir bilinçdışı nosyonu tespit edilmiştir.
The analysis of David Lynch films has been dealt with quite a lot from various points of view. Given the tendency of Lynch’s cinema to destabilize concepts of reality through the predominance of dreamlike imagery, psychoanalytically oriented critics have seen these films as advocates of unconscious desire and fantasy processes. Feminist critics have focused on the controversial gender dynamics they see in his films, that is, their problematic approach to the female body as the target of male Oedipal sadistic impulses. Another widespread critical trend sees Lynch’s cinema as a spectacle of postmodern irony and a pastiche-like interpretation of American culture. Unlike the aforementioned critical approaches, in this study, the power of affective events in Lynch films is pointed out and a philosophical evaluation is made in the context of Gilles Deleuze's crystal image theory. In this direction, the possibilities of cinematic philosophy and the image indicators discussed by Deleuze throughout his cinema books were used. Lynch reconstructs cinematic ontology and the ontology of the unconscious in terms of affect rather than representation. His films trace the process in which the virtual detaches itself from the reality of the actual and becomes valid for itself thanks to its own affective power. In this section, Lynch's films, Lost Highway (1997), Mulholland Drive (2001) and to a lesser extent Blue Velvet (1986) are noteworthy of cinematic ontology; are discussed as examples that prioritize emotional-performative intensities over cognitive, representational, or moral certainties. A radical notion of the unconscious as a productive force freed from the constraints of representation is identified in these films.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Communication and Media Studies |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | April 28, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 |