Aydınlanma düşüncesini temele oturtarak akıl olgusunu öne çıkaran, bunu yaparken bir yandan da ampirizm ve rasyonalizmin temel konularını anlamlı biçimde bir araya getirmeye çalışan Kant, gerek deneyselliğin gerek salt mantığın sentezini yaparken; aklın, yanıltıcı diyalektik doğaların bir yönlendiricisi olduğunu söyler. Bu çalışmaya, her iki düşünüşe karakteristik biçimde insan bilgisini yerleştiren ve bireyi spekülatif dogmalardan arındırma amacı güden Kant’ın eleştirel felsefesi ilham oluşturmaktadır. Ne rasyonalizmin yaptığı gibi bilginin kökenini ne de ampirizmin yaptığı gibi bilginin ürününü tespit etme girişiminde bulunan Kant’ın eleştirel bakış açısı, Alan Parker imzalı The Wall (1982) filmi ile ilişkilendirilmekte; söz konusu söylemlerinin sinema dilinde nasıl inşa edildiği araştırılmaktadır. Hiçbir sav ileri sürüp nokta koyma amacında olmayan çalışmamız nihai olarak aşırı yorumu merkeze almakta; Kant’ın eleştirisinin sınırlarımızı bilmemiz için bize zemin sunduğunu hatırlatmaktadır, Elde edilen bulgular bizi; tıpkı Kant’ın düşünce dünyasını sorguya çektiği gibi, Parker’ın da bir sorgulama evreni yarattığı düşüncesine götürmektedir.
In his work “Critique of Pure Reason”, Immanuel Kant reveals the method of the mind as a judge of mind. According to Kant, sources of all terms and even all questions what the mind present us is not found in experiences, it is found in the mind itself. Additionally, he says that the mind is the only thing that creates ideas, and that the mind is a guide who is obliged to give an explanation of their validity or illusory dialectical nature. Kant, who emphasizes the phenomenon of mind by putting the idea of enlightenment on the basis, while trying to bring together the basic issues of empiricism and rationalism in a meaningful way, synthesizes both experimentalism and pure logic. The critical philosophy of Kant, which places human knowledge characteristically in both ways of thinking and aims to purify the individual from speculative dogmas, has inspired this study. Moreover the critical point of view of Kant, which attempted to identify neither the origin of knowledge as rationalism nor the product of knowledge as empiricism did, was associated with Alan Parker's The Wall (1982); It was investigated how discourses were built in the language of cinema. The obtained results shows us that exactly like Kant questioned the world of thought, also that Parker created a questioning universe. As a consequence, it can be thought that the main character Pink is a representation of the embodied form of Kant's abstract world.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İletişim ve Medya Çalışmaları |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 20 Mayıs 2022 |
Yayımlanma Tarihi | 30 Nisan 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 4 Sayı: 1 |