René Girard has introduced a new approach to literary criticism with his model of the “triangular desire” (mimetic desire). In order to reveal the mimetic structure of desire, he has described various formations of the triangle comprising of a subject, an object and a mediator. He has stressed that in this triple relationship where the spatial metaphor is a triangle, the triangle is permanent although the object may change in each adventure. He, however, by expressing that the novelistic genius he coined for the works that reveal the triangular structure can only be shaped by Christian symbolism, has stated that Christianity is universal. His statement apparently disregards the novelistic experience shaped by other beliefs and cultures. In this respect, by reducing his theory to a single religion he undermines its universality, which should otherwise be the common denominator of civilizations, i.e. universal. Hence the following questions: Is there any work of literature in Turkish which exemplifies the novelistic genius? Can novelistic experience be shaped by Islamic symbolism? Is it possible to find a common discourse in all religions that shapes novelistic experience? If such a discourse exists how should one interpret it? Without answers, the likelihood of agreeing with or criticizing Girard’s statement is improbable. An array of assumptions from the universality of his theory to the characteristics of the novelistic genius shaped by various cultures and civilizations would be scientifically proven, only when one dares to seek answers to those questions.
This article analyzes Emine Işınsu’s biographic novel based on the Turkish mystic Yunus Emre, Bir Ben Vardır Bende Benden İçeri (There is a Self in Myself Deeper than Myself, 2002) within the framework of the triangular desire model. It is possible to find the novelistic genius in almost every Turkish novel based on a disciple-guide relationship. Among such works, however, the ones written on Yunus Emre occupy a special place. The information regarding Yunus Emre’s actual life is scarce, if any; a fact which renders his poems and the hagiography adorned with Islamic symbolism the major sources on the subject. Both sources reveal a remarkable similarity, an affinity between Yunus Emre and the modern man Girard portrays while developing his theory. Contrary to the convention, Yunus’s personality reflects the crisis and the dilemmas of the modern man.
The paper examines the novel’s usage of the Sufi hagiography and terminology to scrutinize Bir Ben Vardır Bende Benden İçeri as an example of the novelistic genius shaped by Islamic symbolism. It identifies the symbols in the hagiography that nourish the novel and examines them. It demonstrates that Işınsu employs Islamic philosophy and the symbolic language as instruments enabling her to interpret the convention instead of merely rewriting it. It also underlines the author’s capacity to arrange and conceive the hagiographic narratives. In tandem with it, it argues that a biographical novel which is based on a mystic should display a competence in putting the hagiographic narratives in order and deciphering them as well as carrying an updating attitude instead of a reproducing one, if it is to be considered a novel.
In sum, this study reveals the mimetic structure of desire in Bir Ben Vardır Bende Benden İçeri. By doing so, it shows that, despite Girard’s statement, the novelistic genius can also be shaped by Islamic symbolism. Therefore, it proves that the triangular desire model, which is supposed to be universal, is not molded by merely Christianity but is structured according to the particular belief and culture to which the novel belongs.
René Girard, “üçgen arzu” (mimetik arzu) modeliyle edebiyat eleştirisine yeni bir yaklaşım kazandırmıştır. Arzunun öykünmeci yapısını ortaya koymak amacıyla özne, nesne ve dolayımlayıcıdan ouşan bir üçgen oluşturmuştur. Uzamsal eğretilemenin bir üçgen olduğu bu üçlü ilişkide nesnenin her serüvenle birlikte değişmesine karşın, üçgenin kalıcı olduğunu vurgulamıştır. Ne var ki, üçgen yapıyı açığa çıkaran yapıtlar için kullandığı “romansal deha”yı yalnızca Hristiyan simgeciliğinin biçimlendirebileceğini ifade ederek Hristiyanlık dininin evrensel olduğunu belirtmiştir. Girard’ın bu savında diğer inanç ve kültürlerin biçimlendirdiği romansal deneyimi yok saydığı görülmektedir. Buradan hareketle, tüm medeniyetlerin ortak paydası sayılması gereken, dolayısıyla evrensel kabul edilebilecek bir kuramı tek bir dine indirgeyerek onun evrenselliğini kırdığı söylenebilir. Bu noktada şu sorular akla gelmektedir: Türk edebiyatında romansal dehayı örnekleyen yapıt var mıdır? Roman-sal deneyimi İslam sembolizmi de biçimlendirebilir mi? Romansal deneyimi biçimlendiren tüm dinlerde ortak bir söylem bulmak mümkün müdür? Böyle bir söylem varsa nasıl yorumlanmalıdır? Bu sorular yanıtlanmadan Girard’ın savını destekleme ya da eleştirme imkânı olmayacaktır. Kuramın evrenselliğinden çeşitli kültür ve medeniyetlerin oluşturduğu romansal dehanın niteliğine dek pek çok sav, bu soruların yanıtlanmasıyla bilimsel nitelik kazanacaktır. Bu makalede, Emine Işınsu’nun Yunus Emre’yi konu alan Bir Ben Vardır Bende Benden İçeri (2002) başlıklı biyografik romanı üçgen arzu modeli çerçevesinde çözümlenmiştir. Türk edebiyatında mürit-mürşit ilişkisini konu alan hemen her romanda romansal dehanın varlığından söz etmek mümkündür ancak bu tür metinler içinde Yunus Emre üzerine yazılanların özel bir konumu vardır. Yunus Emre’nin gerçek yaşamöyküsüne dair kesin bilgilere ulaşılamamaktadır. Dolayısıyla onu konu alan romanlarda Yunus’un şiirleri ve İslam sembolizmiyle örülen menkıbeler birincil kaynak hâline gelmektedir. Bu iki temel kaynak, Yunus Emre’yle Girard’ın kuramını oluştururken vurguladığı modern insan arasında oldukça dikkat çekici bir benzerlik, yakınlık olduğunu göstermektedir. Geleneğin aksine, Yunus’un modern insanın bunalım ve ikilemlerini yansıtan bir kişilik taşıdığı görülmektedir. Makalede, İslam sembolizminin biçimlendirdiği romansal dehayı örneklemesi bakımından derinlemesine irdelenen Bir Ben Vardır Bende Benden İçeri’de menkıbeler ve barındırdıkları tasavvuf terminolojisi üzerinde durulmuştur. Romanın beslendiği menkıbelerdeki semboller saptanmış ve çözümlenmiştir. Bu yolla, Işınsu’nun İslam felsefesini ve sembolik dili bir araç olarak kullandığı, geleneği olduğu gibi aktarmak yerine yorumlayarak kaleme aldığı gösterilmiştir. Ayrıca yazarın menkıbeleri sıralama ve yorumlamadaki yetkinliği üzerinde durulmuştur. Buna koşut olarak mutasavvıfları konu alan biyografik romanların, eğer roman olarak adlandırılacaksa, menkıbelerin dizimi ve yorumu konusunda yetkin olmakla birlikte bunların yeniden yazımı olmaktan çıkıp güncelleme özelliğini taşıması gerektiği ortaya koyulmuştur. Sonuç olarak Bir Ben Vardır Bende Benden İçeri adlı romanda arzunun öykünmeci yapısı gösterilmiştir. Yapılan çözümleme doğrultusunda, Girard’ın savına karşın, İslam sembolizminin biçimlendirdiği romansal deha örneklenmiştir. Böylece, evrensel olması gereken üçgen arzu modelinin yalnız Hristiyanlık tarafından biçimlendirilmediği, romanın ait olduğu özgül inanç ve kültür doğrultusunda yapılandığı gözlemlenmiştir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Cultural Studies |
Journal Section | RESEARCH ARTICLES |
Authors | |
Publication Date | March 20, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 Volume: 16 Issue: 125 |