Abstract
Cinler, şeytanlar, ifritler vb. yaratıklar birçok ulusun kültüründe yer almış olağanüstü varlıklardır. İnsanlara karşı kötülük yapmakla bilinen bu varlıklar kutsal metinlerde görülmekle birlikte masal ve destan gibi edebî türlerde de bulunmaktadır. Temel olarak iyilik ve kötülük karşıtlığı üzerine kurgulanmış olan bu varlıklar eski zamanlardan beri sözlü ve yazılı edebiyatın temel ögelerinden biri olmuşlardır. Farklı kültürlerde değişik adlarla tanınsalar da özellikleri bakımından birbirlerine benzemektedirler. Kötü ruhlar kategorisinde gösterilen söz konusu varlıklar farklı kılıklara girebilme özelliğine sahiptirler. Tarihî kaynaklarda genellikle çirkin, sıra dışı, korkunç, saçları ve tırnakları uzun olarak tasvir edilmişlerdir. Anlatılara göre kimi zaman insan, kimi zaman hayvan, kimi zaman ise olağanüstü bir yaratık şeklinde görülen bu varlıklar doğaüstü güce sahip olup belli mekân ve zamanlarda ortaya çıkarlar. Söz konusu korkunç varlıklardan biri de Ümmü Sıbyan'dır. Bu yaratık, Sümer, Babil, Asur, Yunan, Yahudi, Türk ve diğer mitolojilerde görülen kimi mitolojik varlıklarla benzerlik göstermektedir. Türk mitolojisindeki alkarısı ile ortak özellikler gösteren bu korkunç yaratığın Hz. Süleyman ile karşılaşması ve aralarında gerçekleşen ikili konuşma bazı tarihî eserlerde anlatılmıştır. Konuyla ilgili Celâleddîn Süyûtî'nin kaleme aldığı Rahmetü fi't-Tıbb ve'l-Hikme temel kaynaklardan biri olarak bilinmektedir. Ümmü Sıbyan hakkında bilgi veren diğer bir eser ise Oğuz Türkçesiyle yazılmış küçük bir Ümmü Sıbyan Risalesi'dir. Eserin nerede, ne zaman ve kim tarafından yazıldığı belli değildir, ancak dil özelliklerini incelediğimizde onun XVI.-XVII. yüzyıllarda Anadolu sahasında yazıldığını tahmin edebiliriz. Söz konusu risaleye göre Hz. Süleyman çölde şeytanlar, cinler ve ifritlerle gezerken çirkin bir kadına benzeyen, saçları dağınık, ejderha gibi ağzını açmış, ağzından yılanlar çıkaran, gözleri yıldırım gibi ışık saçan, tırnaklarıyla yerleri söken ve son derece korkunç olan Ümmü Sıbyan ile karşılaşır. Üç yüz altmış altı kılığa girebilen, on iki isme sahip olan Ümmü Sıbyan, hamile kadınların rahmine girip doğacak çocuklara zarar verir, yeni doğmuş bebekleri kör veya felç eder, insanların kemiklerine girip hastalanmalarına neden olur, insanların beyinlerine girip onları delirtir, kızların çirkin görünmelerine sebep olur, ahırlara girip hayvanlara zarar verir ve kısacası yeryüzündeki hiçbir mahluk onun zararlarından korunabilmiş değildir. Ümmü Sıbyan Risalesi'nde yer alan çizelgeler ve resimler bu küçük eseri özel kılmış-tır. Dilciler, halk bilimciler ve ilahiyatçılar için faydalı olabileceğini düşündüğümüz bu risale, 19208 numarayla İran Millî Kütüphanesinde saklanmaktadır. Bu makalede söz konusu risaleyi tanıtmakla birlikte mitolojik bir varlık olan Ümmü Sıbyan'ı Türkçe bir yazma aracılığıyla tanımış olacağız. İncelemeler ve karşılaştırmalar sonucunda Ümmü Sıbyan'ın diğer kültürlerde görülen benzer varlıklarla ortak özellikler paylaştığı tespit edilmiştir. Söz konusu özellikler Ümmü Sıbyan ve benzer varlıkların ortak bir mitolojik varlıktan gelebileceğini göstermekle birlikte farklı ulusların tehlike, korku ve çocuk ölümü gibi durumlarda benzer tepkiler verdiklerini de göstermektedir. Ümmü Sıbyan, İslami kaynaklarda görülse de özellikleri itibariyle İslam öncesi kültürlerden geldiği anlaşılmaktadır.