Abstract
Toplumsal uygulama ve ritüeller, dinamik olmaları yönüyle değişime açıktır. Geçiş dönemlerinden evlilik ritüelinde karşımıza çıkan ve gelinin baba evinden çıkmadan önce beline bağlanan kuşak da son dönemlerde değişime uğrayan ritüellerden biridir. Bu çalışmada özellikle 2000’li yıllardan sonra bazı gelinlerin kuşak
takmak istememeleri ya da kırmızı dışında farklı renk tercih etmelerinin nedeni sorgulanmıştır. Bekâret kuşağı
olarak nitelenen gelin kuşağının bekâreti değil bereketi, doğurganlığı ve statü olarak bekârlıktan evliliğe geçişi
ifade ettiği, esasında “soy kuşağı” olduğu savı ileri sürülmüştür. Çalışmada kuşağın etimolojisinden, Türk
kültüründeki yeri ve öneminden bahsedildikten sonra sözlü, yazılı ve ikinci sözlü kültür ortamından örnekler
verilerek geleneğin reddedilme nedenleri tartışılmıştır. Babalık velayeti, kardeş kuşağı, gayret kuşağı, Fatma
ana kuşağı, kudret kemeri, kuvvet kuşağı, bel şalı, peygamber kuşağı, kızlık bağı, teğbet, şutik, soy kuşağı gibi
adlarla nitelenen gelin kuşağı günümüzde daha yaygın olarak bekâret kuşağı olarak ifade edilmektedir. Kuşak
kuşatma, kuşak çözme, kuşak bağlama, kuşağa girme, kuşak atma, bel bağlama, gelin bağlama olarak belirtilen bu edim; kültür kodu olarak gelinin gideceği yere uğur ve bereket getireceği, gayretli ve doğurgan olacağına yönelik inanış ve kültür koduna sahipken bunun zamanla unutularak yerini kuşağın kanıksanan kırmızı renginden dolayı bekâret algısına bıraktığı tespit edilmiştir. Bu durum konuyu ister istemez feminist tartışmaların da odağına çekmektedir. Türk kültür tarihinde bekâret önemli bir olgu olup etrafında bazı ritüellerin olduğu bilinmektedir, fakat gelin kuşağının bekâretle ilişkilendirilmesinin yeni ve yaygınlaşmaya başlayan yanlış bir algı olduğu anlaşılmaktadır. Esasında etimolojik olarak Türkçe kur- kökünden türeyen kuşak; “tohum, döl, maya, soy, nesil” gibi anlamlarıyla kadının ya da erkeğin doğurganlığına ve verimliliğine, üremesine bir başka ifadeyle berekete işaret etmektedir. Kadının özellikle bel kısmında yapılan kuşak bağlama
pratiği onun doğurgan olması yönündeki beklentiyi ifade eder ki bu amaçla eskiden hem gelinin hem de
damadın beline kuşak bağlandığı görülmektedir. Türk giyim kuşam tarihinde gelin kuşağının rengi ve maddesi, farklı renk ve formlarda karşımıza çıkarken, zamanla kuşağın kırmızı kurdele olarak tektipleştiği ve rengin
bekâret kanıyla ilişkilendirildiği belirlenmiştir. Bu algı, toplumsal bellekte kırmızı kuşak bağlamayı reddeden
marjinal gelinlerin tepkisini beraberinde getirmiştir. Böylece ritüel, anlam kötüleşmesine uğrayarak yozlaşmıştır. Ayrıca Türkiye’de özellikle 1980’den sonraki akademik çalışmalarda kırmızı kuşakla bekâreti ilişkilendiren literatüre rastlanılması bu algının sonradan toplumsal kabule dönüşmeye başladığını göstermektedir. Çalışmada bu yozlaşmayı ortaya koyabilmek için gelinlik ve gelinlik aksesuarı satan kişiler ve pratiğin uygulayıcılarıyla 2019 yılında yarı yapılandırılmış mülakat gerçekleştirilmiştir. Saha araştırması neticesinde kaynak kişilerin tamamının kırmızı kuşağı bekâretle ilişkilendirdiği, üstelik gelinlikçilerin tamamının kuşağı bekâret kuşağı adıyla sattıkları tespit edilmiştir. Toplumsal cinsiyet tartışmalarını da beraberinde getiren bu ritüelin, toplumun genel kabulleri ve muhafazası doğrultusunda büyük oranda korunmakla birlikte özellikle kent ortamında eğitim seviyesine, ekonomik duruma ve sosyal çevreye bağlı olarak son zamanlarda reddedilme eğiliminde olduğu belirlenmiştir. Yozlaştığı anlaşılan bu geleneğe dair, konuyu akademik dikkate sunmanın yanında kitle iletişim araçlarından yararlanılarak etkileyici çözüm ortaya konulabilir. Geleneğin kökeninde var olan doğurganlık ve bereket kodunu vurgulayan belgesel çekilmesi, dizi ve filmlerde buna yer verilmesi geniş kitlelerce farkındalık yaratacaktır. İlaveten bekâret kuşağı nitelemesi yerine ritüelin doğurganlık ve soy kökenine de uygun olarak özellikle gelinlikçilerin kuşağı; bekâret kuşağı yerine bereket kuşağı ya da soy
kuşağı olarak satmaları, hem geleneğin yozlaşarak reddedilmesine engel olacak hem de kültür koduna uygun
bir adlandırma sayesinde konu, popüler kültürde toplumsal cinsiyet odağında eleştirilmeyecektir.