Gelenekle bağlarını koparan 1950 kuşağı içinde değerlendirilen Leylâ Erbil, anormal/deli olarak nitelenen karakterlerin bilincini içeriden yansıtmayı denediği, dilbilgisi kuralları ve noktalama işaretlerini altüst ettiği aykırı diliyle, bu kuşak içinde dahi sivrilen bir yazar olmuştur. İnsan ilişkilerindeki ikiyüzlülükleri, bireysel zaaf ve korkuların yol açtığı kötülükleri, baskılanmış cinselliğin sakatladığı kadın-erkek ilişkilerini, edebiyat dünyasına ve genel olarak topluma egemen olan eril zihniyeti; küçük görülen entelektüel kadınların hayal kırıklıklarını, yazma endişelerini ve toplumsal yaptırımlara karşı çıkan kendilik arayışlarını, çoğunluğunu kadın karakterlerin oluşturduğu anlatılarının merkezine yerleştirmiştir. Bunu yaparken özerk bir kadın dilinin imkânlarını yoklayan yazar, yapıtlarında, Freud’un ve modernist edebiyatın sunduğu teknik olanaklardan yararlanmıştır. Yarattığı bu estetik sapma yanında toplumcu-eleştirel bakış açısını terk etmediğini, açık siyasi göndermeler yoluyla toplumsal hafızaya seslendiği bütün yapıtlarında görmek mümkündür. Bu yazı, Erbil’in bir “kadın yazar” olarak Türk edebiyatındaki özgün konumuna, sözü edilen özellikler ışığında değinme amacı taşımaktadır.
Leyla Erbil is considered as part of the 1950’ generation that severs all ties with previous tradition and has been distinguished as an author employing an unusual language in which she tries to reflect the consciousness of the characters described as abnormal/mad. While doing so, she turns grammar and punctuations upside down. She had placed; hypocrisies in human relations, evils caused by personal weaknesses and the fears, male-female relationships that are deformed by repressed sexuality, the masculine mentality dominating literature and the society in general, disappointments of despised intellectual women, their writing concerns and pursuits of self against the social sanctions at the center of her narratives which are mostly formed by female characters. While practicing her work, the author, who is examining the possibilities of an autonomous woman language, benefits from the technical opportunities offered by Freud and modernist literature. It is possible to see that in all her works in which she addresses collective memory through clear political allusions, she does not abandon her socialist-critical perspective besides this aesthetic deviation. This article has the aim of mentioning the Erbil’s original position in Turkish literature as a “female author” in the light of abovementioned characteristics.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Communication and Media Studies |
Journal Section | Passers-by in History |
Authors | |
Publication Date | December 15, 2015 |
Submission Date | December 1, 2015 |
Acceptance Date | December 1, 2015 |
Published in Issue | Year 2015 Volume: 2 Issue: 2 - Female Narratives |