İdari Yargılama Usulü Kanunu, iptal davası açabilmek için idari işlemin davacının menfaatini ihlal etmesini şart koşar. Bu husus ilk inceleme aşamasında tespit edilemezse dava reddedilecektir. Kanunda tanımı verilmemiş bu ön koşul, neredeyse her yargı kararında yeniden şekillendirilerek davacıyla iptali istenen idari işlem arasındaki ilişkinin ortaya konmasını gerektirir. İptal davasının idarenin yargısal denetimdeki hayati önemi düşünüldüğünde; menfaat ihlali kavramının nasıl yorumlanacağı meselesi çok büyük önem kazanmaktadır. İptal davasının ön koşulu olarak davacıyla dava konusu arasındaki menfaat ilişkisinin yorumu adeta hukuk devletine olan mesafeyi belirleyecektir. İdare ise yargının bu koşulu geniş yorumladığını ve kendisini sürekli dava tehdidi altında bulduğunu savunmaktadır. Geçmişte iptal davası alanını sınırlandırmak için bir yasal düzenleme yapılmışama AYM tarafından iptal edilmiştir. Ancak yeni bir yasa taslağı hazırlanmaktadır. Danıştay da geçmişten bugüne, menfaat alanını sürekli yeniden çizerek aynı kelimelerle çok farklı sonuçlara ulaşabilmektedir. Bu çalışmada, yargının gelgitlerinden yola çıkılarak menfaat ihlali koşulunun yargı tarafından nasıl daraltılıp esnetilebildiği ve bunun etkileri ele alınacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kamu Yönetimi |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Eylül 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Sayı: 27 |