Akademik dünya, siyasetin alanından yalıtılmış her şeye kadir, tılsımlı sözcük ve kavramları sever. Çözümleme çerçeveleri bu tılsımlı sözcük ve kavramlar üzerinde inşa edilir. Bunu, üstü kapalı biçimde, süregiden durum ve koşullara, -yani, süregiden sermaye hareketlerine- bir kaçınılmazlık ve değişmezlik atfedilmesi izler. Bütün bunların sonucunda bilimsellik adına, moda ve ithal kavramlarla akademik çevreyi gerçeklikten koparan bir sömürgeleştirme yaşanmaktadır. Bir de genel olarak tüm akademik çevreler, özellikle liberal dönemlerde iktidara teslim oluşlarından mıdır nedir, siyasal içeriklerinden boşaltılmış kavramlara sarılmaktadır. İyimser bir dille, siyasi yanı gözükmeyen, ya da siyasi değerlendirmelerin bulaşmadığı kavramların daha fazla bilimsel olduğu düşünülüyor olmalı. Doğrudan siyasetin alanı ile ilişkili konuların, bilim ve bilimsellik adına siyasetin alanından bağımsızmış gibi gösterilmesi bir gizemselleştirmedir. Bu gizemleştirme bir bakıma hakim süregiden süreçleri meşrulaştırma, yani siyasi iktidardan yana tutum almayı kolaylaştırmaktadır. Yeniden kapitalistleşme sürecinde, küre üzerindeki sermaye hareketleri, bu sözcüğün gizeminde görünmez hale geldi. Akademik çevreler, bu meşrulaştırma sürecinin taşıyıcısı oldular. Bilimin evrenselliği tezini kabul etmekle birlikte sosyal bilimlerde moda terimlerin akademik çevreler üzerindeki etkisi düşündürücüdür; Bu kavramların tümünün Avrupa merkezli olması, ülkemiz akademisi açısından üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kamu Yönetimi |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2013 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2013 Sayı: 19-20 |