"Tarihle yüzleşmek" son yıllarda giderek daha fazla kullandığımız bir ifade... Ermeni Soykırımı iddiaları ve bunun çeşitli yansımalarının yanında, Kürt meselesi, Alevilik vb. gibi kimlik, kültür ve siyaset meseleleri açısından hayatî önemi haiz konuların gündeme gelişi, ister istemez tarihe baş vurmamızı zorunlu kılıyor. İşte bu noktada da "tarihin kullanımı" meselesi gündeme geliyor. Tarihçiler ve tarih felsefecileri tarihin "faydaları” ve “kullanımı" konularını çokça irdelemiş bulunuyorlar. Burada bunların üzerinde duracak değilim. Fakat bir bilim alanı olarak tarihte, "nesnellik" ve "tarafsızlık"ın sınırlıkları bulunduğu hususu üzerinde aşağı yukarı bir ittifak vardır. (XX. Yüzyıl tarihçiliğinde büyük ölçüde "göreli" tarih anlayışı egemendi; gerçi asrin son çeyreğinde post-modernist anlayış bunu en uç noktalara taşıdı ama bu, akademik tarihçilerin fazla itibar etmediği bir yaklaşım oldu.) Bu teorik spekülasyonlar bir yana, burada asıl üzerinde durulması gereken nokta, tarihin tahrifi veya saptırılmasıdır. Bu, bilinçli yapıldığı zaman geçmiş tanınmaz hale gelebilir. Öte yandan, tarihin kullanımında ise, mesela "millî devlet" ya da "milliyetçilik" açısından tarihin araçlaştırılmasını eleştirenler pekâlâ tarihin, “hümanist” ve “barışçı" bir dünyanın kurulması için araç olarak kullanılmasını yeğleyebilirler. Demek ki, bu konuda tavrımızı çoğunlukla tarihin bizatihi “kullanımı” değil, “ne için” kullanıldığı belirlemektedir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Yorum ve Değerlendirme |
Authors | |
Publication Date | March 15, 2006 |
Published in Issue | Year 2006 Volume: 2 Issue: 8 |
Muhafazakar Düşünce Dergisi