Türk siyasal yaşamında 1930’lı yıllarda önemli etkisi olan Kadro dergisi, bu önemine
binaen günümüze değin çok sayıda çalışmanın konusu olmuştur. Çoğunlukla derginin
ideolojisinin değerlendirilmesi üzerine olan bu çalışmalar, yazar(lar)ının siyasal veya
ideolojik tercih(ler)ine göre Kadro’yu konumlandırma çabaları olarak da okunabilir.
Bu çabanın, dergiye baştan atfettikleri ideolojiyi, farklı ideolojik çerçevelere göre
değerlendirme şeklinde kendini göstermesi yanı sıra kimi zaman da belli bir siyasal görüşe
yakınlık veya uzaklıktan hareketle bir yargılama halini aldığı söylenebilir. Dergiyi çıkaran
ekibin özellikle Şevket Süreyya, Vedat Nedim ve İsmail Hüsrev’in Türkiye Komünist
Partisi (TKP) ile ilişkisinden hareketle kimileri Kadro dergisini sosyalist bir dergi olarak
nitelerken; kimileri de yine aynı ilişkiden hareketle ancak bu kez bu isimleri dönek, hain
olarak niteleyerek dergiyi Kemalist ideolojiyi yerleştirmenin bir aracı olarak görürler.
Bu değerlendirmelerin tamamının ortak özelliğinin, dergi veya yazarlarına ilişkin belirli
bir ön varsayımdan hareket etme olduğu söylenebilir. Söz konusu ön varsayımların
geçerli olmaması durumunda değerlendirmelerin hatalı olacağı açıktır. Örneğin, Şevket
Süreyya ve Vedat Nedim’in TKP ile ilişkileri açık olmakla birlikte, bu ilişkinin niteliğine
yakından bakıldığında onların başından beri TKP içinde farklı bir anlayışı temsil ettikleri
ve bu açıdan Kadro’nun sosyalist olarak nitelenemeyeceğini söylemek de mümkündür.
Bu örneğin farklı bir boyutu bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Kadro dergisini
konu edinen çalışmalardan ikisi Naci Bostancı ve Mustafa Türkeş’in çalışması Werner
Sombart’a ilişkin ön varsayımları ve bunun beraberinde getirdiği dergiyi konumlandırma
biçimleri açısından incelenecektir. Bu çerçevede, ele alınan çalışmaların Kadro dergisi
ile Werner Sombart arasındaki ilişkiyi Kadro dergisine baştan atfettikleri ideolojinin
veya niteliğin bir kanıtı olarak ele aldıkları ileri sürülecektir. Bu ele alış biçiminin her
iki yazarın Werner Sombart’a ilişkin sahip oldukları ön kabullerden kaynaklı olarak
sınırlılıklar taşıdığı vurgulanacaktır. Werner Sombart’ın düşünsel serüvenine ilişkin
açıklamalardan hareketle Naci Bostancı’nın Kadrocuların Sombart’ı bilmedikleri,
Mustafa Türkeş’in ise Marksizmden etkilendikleri ve komünizm propagandası
yaptıklarına yönelik suçlamalara karşı Sombart’a başvurdukları yönündeki iddialarının
geçerliliği tartışılacaktır. Bu tartışma sonucunda Kadrocuların Werner Sombart’la olan
ilişkilerinin Sombart’ın Marksizm anlayışının ulusal karakteri göz önüne alındığında
iddia edilenin aksine yoğun olduğu ve ilişkinin niteliği açısından da bir pragmatizmin
söz konusu olduğu ileri sürülecektir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles / Articles |
Authors | |
Publication Date | September 8, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 Volume: 45 Issue: 3 |