Toplumların belirli konularda yaşam pratiklerinin değişen dünya düzeni ve hızlı bir şekilde gelişen teknoloji hizmetleriyle dönüşüme uğradığı bilinmektedir. Dönüşüme uğrayan bu pratikler, toplumları daha farklı bir açıdan ele almak gerekliliğini de beraberinde getirmektedir. Değişen düzenin yarattığı modern toplumlar, teknolojinin önemini vurgulamak amacıyla ağ toplumları olarak da adlandırılabilmektedir. Ağ toplumlarında, gerçek hayattan ağların yarattığı sanal dünyaya bir göç söz konusudur. Sanal dünya, pek çok farklı açıdan değerlendirilmesi mümkün olan bir dünyadır. Bu çalışmada olumsuz yönden bakan teknolojik deterministlerin de üzerinde durduğu konulardan biri olan mahremiyet ihlalinin üzerinde durularak, gerçek anlamından uzaklaşan aşk kavramının dijital boyutu açıklanmaya çalışılmıştır. Teknolojinin hayatın her alanına girmesiyle varlığı eskisinden daha az görünür olan gözetim olgusu, mahremiyet ile doğrudan bağlantılı bir konudur. Sanal dünyanın sunduğu özgürlük alanı gerçek dünya ile karşılaştırıldığında zaman ve mekândan bağımsız olmasıyla tercih edilirliği artan bir alan haline gelmiştir. Sınırsızlığı sebebiyle tercih edilen bu dünyanın sınırlarını çizen gözetleme mekanizmalarının varlığı görünür olmadığından, kişiler sınırların olmadığı yanılgısına kapılmaktadır. Gözetleme mekanizmalarının belirlediği alanlar içindeki sınırsızlık için feda edilen şeyler ise duyulan haz oranına göre daha tercih edilebilir hale gelmektedir. Feda edilen kişinin kendisine ait mahrem verileri olmakta ve kişi kendi rızası ile bu sürece dahil olmaktadır. Dahil olunan, mekanizmaların belirlediği normal alanlardır. Bu normal alanlar, kişilerin dünya düzeninde eksik kalan hazlarını tamamlayabilmelerine imkân vermektedir. Bahsedilen hazların temellendiği durumların başında gelen ikili ilişkiler ve ikili ilişkiler içerisinde değerlendirilen aşk kavramı bu çalışmanın temelini oluşturmaktadır. Aşkın dijital boyutuna erişiminde mahremiyet kavramının anlamının değişmeye başlaması, sanal dünya pratiklerine bu açıdan bakılmasını gerekli kılmaktadır.
It is known that the life practices of societies in certain subjects are transformed by changing world order and rapidly developing technology services. These transformed practices also require a different way of treating societies. Modern societies created by the changing order can also be called network societies in order to emphasize the importance of technology. There is a migration from real life to the virtual world created by networks in network societies. The virtual world is a world that can be evaluated in many different ways. This study tried to explain the digital dimension of the concept of love, which strays from its true meaning by focusing on the invasion of privacy, which is one of the issues that technological determinists who look at it negatively. With technology entering every aspect of life, the phenomenon of surveillance, whose existence is less visible than before, is a matter of direct connection with privacy. The space of freedom offered by the virtual world has become an area that increases its preference by being independent of time and space compared to the real world. Since surveillance mechanisms that draw the boundaries of this preferred world due to its limitlessness are not visible, people are under the illusion that there are no borders. What is sacrificed for limitlessness within the areas determined by surveillance mechanisms becomes more preferable than the rate of pleasure heard. The person who is sacrificed has his own private data, and the person is involved in this process voluntarily. Included are normal areas determined by mechanisms. These normal areas allow people to complete their pleasures, which are incomplete in the world order. The concept of love, which is evaluated in bilateral relations and bilateral relations, which is one of the situations on which the aforementioned pleasures are based, forms the basis of this study. The beginning of the concept of privacy in access to the digital dimension of love requires that virtual world practices be viewed from this perspective.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Communication and Media Studies |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Early Pub Date | December 30, 2020 |
Publication Date | December 31, 2021 |
Submission Date | August 24, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 Issue: 8 |
.