Erken Tunç Çağında Anadolu, Yakındoğu’nun genel gelişmişlik hareketine katılarak zengin ve güçlü yerel beylerin hüküm sürdüğü odaklar oluşturmuştur. Bu odaklardan biri de Alaca Höyük’tür. Bu durumun en açık göstergesi, seramikten madenin farklı türlerine uzanan çeşitli türdeki hediyelerin içinde bulunduğu, özel olarak tasarlanmış mezarlara defnedilmiş ve muhtemelen kral/kraliçe olan kadın ve erkeklerin hoker tarzında gömülmüş iskeletleridir. 1935 yılında başlayan süreğen kazılarda 13 tane mezar açığa çıkartılmıştır. Kazıların sonuçları 1937 yılı itibarıyla yayımlanan R. O. Arık ve H. Z. Koşay’ın kaleme aldığı kitaplarda ayrıntılı olarak aktarılmış, mezarlara geniş yer verilmiştir. Bununla birlikte kurban törenleri hakkında bilgi ve değerlendirmeler söz konusu yayınlarda ayrıştırılarak konu edilmemiştir. T. Özgüç’ün 1948 tarihli yayınında konuyu, Anadolu genelinde irdelediği ve Alaca Höyük mezarlarını da masaya yatırarak, değerli tespitler yaptığı izlenmektedir. T. Özgüç’ün teorisinden yola çıkarak, mezarlar kapatılmadan önce ve kapatıldıktan sonra gerçekleşen iki aşamalı cenaze töreninde en can alıcı sahnelerin kurban uygulamaları olduğu tahmin edilmektedir. Kurbanların cansız/kansız ve canlı/kanlı olmak üzere iki farklı türde gerçekleştiği teorisini doğrulayan kanıtlar mezar çukurlarında ve üstü kapatılan mezarın damında tespit edilmiştir. Bu çalışmada her bir mezar, kurbanla ilişkili olduğu düşünülen malzemeler ya da başka kalıntıları kapsayan buluntular bağlamında tek tek inceleme altına alınmıştır. Böylelikle Alaca Höyük’teki kral ve kraliçelerin definleri sırasında, mezarlarda gerçekleşmiş olan kurban törenlerini görünür hale getirmek hedeflenmiştir. Kurbanın, iktidar sembolü bir törensel uygulama olduğundan hareketle Alaca Höyük mezarlarının sahiplerinin, kendi zamanlarında bölgede hâkim bir pozisyona sahip oldukları sonucuna dikkat çekilmiştir.
In the Early Bronze Age, Anatolia joined the general development movement of the Near East and created centers which were ruled by rich and powerful lords. One of these centers is Alaca Höyük. The clearest indication of this situation is the hoker style skeletons of men and women, possibly kings/queens, buried in specially designed tombs containing various kinds of gifts ranging from ceramics to different types of metal objects. In the continuous excavations that started in 1935, 13 graves were unearthed. The results of the excavations were detailly explained in the books written by R. O. Arık and H. Z. Koşay, published in 1937, and the graves were given widely. However, information and evaluations about sacrificial ceremonies were not specifically mentioned in the publications. T. Özgüç, in his 1948 publication, examined the subject throughout Anatolia and made valuable determinations by also discussing the Alaca Höyük tombs. Based on T. Özgüç’s theory, it is estimated that the most crucial scenes in the two-stage funeral ceremony, which take place before and after the graves are closed, are the sacrificial practices. Evidence confirming the theory that there were two different types of victims, dead/bloodless and alive/bloody, were found in the burial pits and on the roof of the covered grave. In this study, each tomb was examined individually in terms of materials thought to be related to the victim or other findings. Thus, it was aimed to make visible the sacrificial ceremonies that took place in the tombs during the burials of the kings and queens in Alaca Höyük. Considering that sacrifice is a ceremonial practice as a symbol of power, attention has been drawn to the conclusion that the owners of Alaca Höyük tombs had a dominant position in the region in their own time.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Archaeology |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | March 29, 2023 |
Submission Date | January 15, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 |
OANNES Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. (CC BY NC)
Dergimize yalnızca Eskiçağ Tarihi, Arkeoloji ve Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri alanlarından yayın kabulü yapılmaktadır. Diğer alanlardan gönderilen yayınlar değerlendirmeye alınmamaktadır.