This article discuss the problematic relationship
between democracy and bureaucracy in Turkey. In this
context, primarily historical causes of gained ‘class’ character of bureaucracy
in Turkey is examined. Taking advantage of Serif
Mardin’s ‘center-periphery’ analysis and Metin Heper’s ‘bureaucratic governance
tradition’ conceptualization to reveal peculiar qualities of the bureaucratic
background in Turkey. Based on those conceptualizations,
the problems of bureaucratic elite’s perception of democracy in Turkey has been
pointed out. In Turkey, struggle between secular modernizing bureaucratic elite and
liberal conservative political elites correspond to the longest political
division is emphasized. In this context, it is claimed
that the tutelary political model which is institutionalized by the May 27
regime provides a constitutional-institutional opportunity for the bureaucracy
to survive as a political actor. It is seen that the
‘bureaucratic governance tradition’ which has been shaped since the Tanzimat
period, still exists in the Republican era. The distinctive characteristic of
the bureaucratic governance tradition is that the bureaucracy has a political
function. It can be express that bureaucracy in Turkey is not
only follow the political decision but also is a device that formulates
politics. Bureaucracy in Turkey has an essential/value rationality rather than
formal rationality in Weberian sense and undertakes a political mission since
the beginning. Essential/value rationality has always been a priority, although the
underlying values differentiated. While the Ottoman bureaucracy
developed a rationality for the protection of Islamic-religious norms, the
Republic bureaucracy tended to preserve a whole set of values rising on the
principles of nationalism and secularism.
Bu makale, Türkiye’de bürokrasi ile demokrasi arasındaki sorunlu ilişkiyi
ele almaktadır. Bu çerçevede, öncelikle Türkiye’de bürokrasinin bir ‘sınıf’
karakteri kazanmasının tarihsel sebepleri incelenmektedir. Türkiye’deki
bürokratik birikimin kendine özgü niteliklerini ortaya koymak için, Şerif
Mardin’in merkez-çevre analizinden ve Metin Heper’in ‘bürokratik yönetim
geleneği’ kavramlaştırmasından yararlanılmaktadır. Bu kavramlaştırmalardan
hareketle, Türkiye’deki bürokratik elitin demokrasi algısındaki sorunlara
işaret edilmektedir. Türkiye’de, seküler modernleştirici bürokratik elit ile
liberal muhafazakâr politik elitler arasındaki mücadelenin en uzun süreli
siyasal bölünmeye tekabül ettiği vurgulanmaktadır. Bu bağlamda, 27 Mayıs
rejimiyle kurumsallaştırılan vesayetçi siyasal modelin, bürokrasinin siyasal
aktör olarak varlığını sürdürmesine anayasal-kurumsal bir imkân sağladığı iddia
edilmektedir. Tanzimat döneminden itibaren şekillenen ‘bürokratik yönetim
geleneği’nin Cumhuriyet döneminde de varlığını koruduğu görülmektedir.
Bürokratik yönetim geleneğinin ayırt edici vasfı, bürokrasinin siyasal bir
işleve sahip olmasıdır. Türkiye’de bürokrasi, sadece siyasal kararları
uygulayan değil, aynı zamanda siyaset formüle eden bir aygıttır. Türkiye’deki
bürokrasinin Weberyen anlamda biçimsel rasyonalite yerine, özsel/değersel
rasyonaliteye sahip olduğu ve başından beri siyasal bir misyonun taşıyıcılığını
üstlendiği ifade edilebilir. Esas alınan değerler farklılaşsa da özsel/değersel
rasyonalite hep öncelik taşımıştır. Osmanlı bürokrasisi İslâmî-dinî normların
korunmasına yönelik bir rasyonalite geliştirirken, Cumhuriyet bürokrasisi
milliyetçilik ve laiklik ilkeleri üzerinde yükselen bir değerler bütününü
korumaya yönelmiştir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Sociology |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 31, 2019 |
Acceptance Date | December 16, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Volume: 14 Issue: 20 |