Diplomasi, geçmişten günümüze uluslararası ilişkilerin en etkin güçlerinden biri olarak işlev görmektedir. Kullanılan enstrümanlara göre diplomasi, sert ve yumuşak güç olmak üzere iki ana kategoride ele alınmaktadır. Sert güç diplomasisi, daha çok askeri nitelikli ve ekonomik işlevlidir. Son dönemlerde etkisi daha da artan yumuşak güç diplomasisi ise kültür, eğitim ve bilim gibi askeri niteliği olmayan ögelerle gerçekleştirilir. Osmanlı diplomasinin tarihi beyliğin kuruluşuyla başlar. Hükümdarlar, çağın ihtiyaçlarına göre diplomasinin alt dallarından faydalanarak uluslararası ilişkileri tanzim etmeye çalışmışlardır. Makalede ele alınan taziye diplomasisi de bir kamu ve yumuşak güç diplomasisidir.
Taziye diplomasisi, komşu veyahut müttefik bir devletin hükümdarı ya da aile üyelerinden birinin vefatı halinde hükümdarlar arasında taziye mektupları üzerinden gerçekleşen diplomasi türüdür. Osmanlı taziye diplomasisinin kökleri beyliğin kuruluşuna kadar gitmektedir. Klasik dönemde mektuplar üzerinden tesis edilen münasebet, modern dönemde telgraflarla sürdürüldü. Padişahın başsağlığı mesajı, doğrudan seçili bu heyetler vasıtasıyla muhatap ülke liderine sunuldu. Mütekabiliyetin esas olduğu bu diplomasi türünde, Osmanlı padişahının taziye mesajına ilgili ülke hükümdarı tarafından teşekkür içerikli cevaplar gönderilirdi. Bu yönüyle taziye mesajları, sadece bir başsağlığı dileme aracı olmamıştır. Aynı zamanda ve özellikle ülkeler arası iyi ilişkilerin devamı için araçsallaştırılmıştır. Bu makalede, klasik dönemden yıkılışa kadar Osmanlı Devleti ile komşuları ve Batılı ülkeler arasında gerçekleşen taziye diplomasisinin serencamı ele alındı.
Diplomacy has been functioned as one of the most effective forces of international relations from past to present. According to the instruments used, diplomacy is divided into two main categories: hard and soft power. Hard power diplomacy is more of a military nature and economic function. Soft power diplomacy, whose influence has increased recently, is carried out with non-military elements such as culture, education and science. The history of Ottoman diplomacy begins with the establishment of the principality. Rulers have tried to regulate international relations by making use of the sub-branches of diplomacy according to the needs of the age. Condolence diplomacy discussed in the article is also a form of public and soft power diplomacy.
Condolence diplomacy is a type of diplomacy that takes place through letters of condolence between rulers in case of the death of a ruler of a neighboring or allied state or a family member. The roots of Ottoman condolence diplomacy go back to the establishment of the principality. The relationship having been established through letters in the classical period was retained through telegrams in the modern period. The Sultan's condolence message was presented directly to the leader of the addressee country through these selected delegations. In this type of diplomacy where reciprocity is essential, the ruler of the relevant country would send thank you replies to the Ottoman sultan's condolence message. In this respect, condolence messages are not just only a means of expressing condolences but at the same time, it has also been instrumentalized especially for the continuation of good relations between countries. In this article, the context of condolence diplomacy between the Ottoman Empire, its neighbors and Western countries from the classical period to the collapse was discussed.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Ottoman Central Organization, History of Ottoman Socio-Economy |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | September 15, 2024 |
Submission Date | February 5, 2024 |
Acceptance Date | April 3, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Issue: 22 |
Indexes
SCOPUS, TÜBİTAK/ULAKBİM TR DİZİN [SBVT]
INDEX COPERNİCUS [ICI], ISAM, SOBIAD and Scilit.
Unless otherwise stated, the articles published in our magazine are licensed under the Creative Commons Attribution 4.0 International (CC BY 4.0) license. All authors and translators who submit texts for publication in the journal are expected to be the sole copyright holders of the submitted text or to have obtained the necessary permissions. By submitting texts to the journal, authors and translators implicitly accept that these texts will be licensed under CC BY 4.0 unless explicitly stated otherwise to the editors at the outset.