The purpose of this article is to examine the phenomenon of Islamophobia, which expands from fear to hatred and then to violence, and to highlight its commonalities with the First Crusade. Thus, the aim is to analyze the phenomenon of Islamophobia from a broader perspective, along with its historical dimension. Western researchers have defined Islamophobia as a baseless fear to Muslims. However, today this concept has transformed into a complex phenomenon that expresses the marginalization Muslims face in European societies and the reasons for this marginalization, as well as possible solutions. After World War II, the Muslims who went to Europe as workers obtained citizenship in the countries they moved to. This led to them gaining more visibility in public spaces and wanting to benefit from social rights as much as an average European citizen. However, this situation has been met with an ethnocentric reaction from local citizens, who fear losing their privileges. Therefore Muslims, labeled as "others" who reject integration into social life, have been put back in the crosshairs in Europe through mass media. Moreover, the Islamophobic rhetoric used by far-right European politicians seeking to establish themselves in political life, along with terrorist attacks like September 11, has led to a rapid increase in violence against Muslims in Europe. It is understood that a negative propaganda campaign against Muslims was conducted during the First Crusade (1096-1099), which also contained similar elements of fear. In medieval European society, it is observed that religion, which played a decisive role in identity, was the source of conflict between Muslim and Western cultures. When we examine the echoes of Pope Urban II's call in the city of Clermont, France (1095), it is understood that there are very similar expressions to those used in contemporary Islamophobic elements. Clerics who fervently supported the Pope's call and political actors who considered their own interests incited the masses and initiated the First Crusade. At the end of the three-year campaign, the Crusaders, who took control of Jerusalem, executed almost all the Muslims living in the city and gathered the Jews in a synagogue, accusing them of spying for the Muslims, and burned them. As in the present day, it is a historical fact that while religious elements were the dominant factor in the emergence of the conflict between these two cultures, economic and political elements were also present. The fact that no academic study comparing Islamophobia and the First Crusade in terms of their commonalities has been conducted in our country constitutes the unique aspect of our article. While using qualitative research methods to answer the main question of the study, data sources were obtained through observation, document examination, literature review, and the examination of newspapers and brochures. These findings were analyzed using the descriptive analysis method. As a result of the research, similarities have been identified between the First Crusade and contemporary Islamophobia. It is understood that negative prejudices against Muslims and the Islamic religion existed in both periods. It is understood that while religious and cultural justifications were put forward by the ruling powers to create a negative perception of Muslims and the Islamic religion, political and economic reasons were manipulated.
Bu makalenin amacı, korkudan-nefrete ardından şiddete doğru dönüşerek genişleyen İslamofobi olgusunu incelerken, I. Haçlı seferi ile taşıdığı ortak yönleri göstermektir. Böylelikle İslamofobi olgusunun tarihsel boyutuyla beraber daha geniş bir perspektiften analiz edilmesi hedeflenmektedir. Batılı araştırmacılar, İslamofobi’yi Müslümanlara karşı temelsiz bir korku olarak tanımlamışlardır. Ancak günümüzde bu kavram, Müslümanların Avrupa toplumlarında maruz kaldıkları ötekileştirmeyi ve bu ötekileştirmenin nedenleri ile muhtemel çözümlerini ifade eden komplike bir olguya dönüşmüştür. İkinci Dünya Savaşının ardından Avrupa’ya işçi olarak giden Müslümanların, gittikleri ülkelerde vatandaşlık alması, kamusal alanlarda daha fazla görünürlük kazanmalarına ve ortalama bir Avrupa vatandaşı kadar sosyal haklardan faydalanmak istemelerine yol açmıştır. Fakat bu durum, yerel vatandaşlar tarafından kendi imtiyazlarını kaybedecekleri korkusuyla etnosantrik bir tepkiyle karşılanmıştır. Çünkü toplumsal hayata entegrasyonu reddeden “ötekiler” diye etiketlenen Müslümanlar, kitle iletişim araçları yoluyla Avrupa’da tekrar hedef tahtasına oturtulmuştur. Bununla birlikte, siyasi hayatta kendisine yer edinmek isteyen aşırı sağcı Avrupalı siyasetçilerin, kendi çıkarları doğrultusunda kullandıkları islamofobik söylem ve 11 Eylül gibi terör saldırıları neticesinde Avrupa’da Müslümanlara karşı şiddet olayları tahmin edilemez bir hızda yükselmiştir. İçerisinde benzer korku unsurlarını barındıran I. Haçlı seferinde de (1096-1099) Müslümanlara karşı olumsuz bir propaganda faaliyetinin yürütüldüğü anlaşılmaktadır. Ortaçağ Avrupa toplumunda, kimlik açısından belirleyici bir rol oynayan dinin, Müslüman ve Batı kültürleri arasında çatışmanın kaynağı olduğu görülmektedir. Papa II. Urbanın Fransa’nın Clermont kentinde (1095) yaptığı çağrının yankılarını incelediğimizde, içerisinde günümüzde kullanılan İslamofobik unsurlarla çok benzer ifadelerin olduğu anlaşılmaktadır. Papalığın çağrısını ateşli bir şekilde savunan din adamları ile kendi çıkarlarını düşünen siyasi aktörler, kitleleri harekete geçirerek I. Haçlı seferini başlatmışlardır. Üç yıl süren seferin sonunda, Kudüs’te yönetimi ele alan Haçlılar, bu şehirde yaşayan neredeyse bütün Müslümanları kılıçtan geçirmiş ve Yahudileri de Müslümanlara casusluk yaptıkları iddiasıyla sinagogda toplayarak yakmışlardır. Günümüzde olduğu gibi bu iki kültür arasındaki çatışmanın ortaya çıkmasında dini unsurların başat etken olmasıyla birlikte ekonomik ve siyasi unsurların bulunduğu da tarihi bir gerçektir. Taşıdıkları ortak yönler açısından İslamofobi ve I. Haçlı seferini mukayese eden akademik bir çalışmanın ülkemizde yapılmamış olması makalemizin özgün yönünü oluşturmaktadır. Çalışmanın temel sorusuna cevap bulmak için nitel araştırma yöntemi kullanılırken veri kaynakları, gözlem, doküman incelemesi, literatür tarama, gazete ve broşürlerin incelenmesi yoluyla elde edilmiştir. Bu bulgular, betimleyici analiz yöntemi ile analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda I. Haçlı seferi ve çağdaş İslamofobi olgusu arasında benzerlikler olduğu tespit edilmiştir. Müslümanlara ve İslam dinine karşı olumsuz önyargıların her iki dönemde de var olduğu anlaşılmaktadır. İktidar kesimlerince dini ve kültürel gerekçeler öne sürülerek Müslümanlara ve İslam dinine karşı olumsuz bir algı oluşturulurken siyasi ve ekonomik nedenlerin manipüle edildiği anlaşılmaktadır.
Din Sosyolojisi İslamofobi Yabancı Düşmanlığı Oryantalizm I. Haçlı Seferi Hıristiyanlık Avrupa
| Primary Language | English |
|---|---|
| Subjects | Religious Studies (Other) |
| Journal Section | Research Articles |
| Authors | |
| Early Pub Date | October 15, 2025 |
| Publication Date | October 20, 2025 |
| Submission Date | December 30, 2024 |
| Acceptance Date | May 14, 2025 |
| Published in Issue | Year 2025 Issue: 29 |