In literary narratives, space functions not only as the backdrop where events take place but also as a structural element that actively shapes the plot. It can be broadly categorized as reality-imagination, open-closed, or narrow-wide, and the psychological structure, social positions, and metaphysical orientations of the people or characters are often reflected through these spaces. Classical Turkish literature is composed of texts that, while shaped within certain formal and thematic patterns, carry a deep universe of meaning within these frameworks. The frequent inclusion of imaginary spaces alongside real ones indicates the symbolic, didactic, and metaphysical dimensions of the tradition. These spaces often coincide with mythological or epic areas such as heaven, hell, Kaf Mountain, the land of Zulumat, and the source of the waters of life, thereby expanding the aesthetic boundaries of the narrative. They go beyond physical geography and, reconstructed on the plane of imagination, sometimes symbolize the impossibility of love and sometimes the bond established by a prophet through divine power. Cities, mountains, islands, or rivers along these routes function as allegorical extensions of the classical worldview. One principal reason Mesnevi poets employ extraordinary spaces is their capacity to attract the reader’s attention and enhance the impressiveness of the narrative. These elements evoke curiosity and admiration, sustain the tempo of the narrative, and provide structures through which moral, religious, or philosophical messages can be conveyed. Spaces where concepts such as truth, wisdom, patience, love, or knowledge are tested or attained allow the author to present meaning on a representative level. The presence of Prophet Solomon who was wise, powerful, and possessed of divine revelation, together with Süleyman at the center, renders the construction of such geographies in Firdevsi-i Rumi’s Süleyman-name-i Kebir (volumes 34-35) particularly significant. The places depicted in the work are more than the physical spaces where events occur; they become elements that symbolically reflect Solomon’s extraordinary authority and his domination over invisible beings and universes. Unlike approaches in existing literature that generally focus on the work’s general content or its stories, this study examines chapters 34-35 and the depiction of extraordinary places within them. Its scope includes the structure, function, and symbolic meanings of imaginary geographies such as Kürre-i Nesim, Heyhat Sahara, Sehab Island, Ceziretü’n-Nisa, Cebel-i Zümrüd, and Şehr-i Zerrin. Using a text-centered qualitative analysis, the study evaluates the relevant passages to determine how these extraordinary places are depicted, their structural characteristics, and their narrative functions. It was observed that Firdevsi-i Rumi employs these extraordinary spaces as fundamental narrative elements that glorify Solomon’s personality, emphasize his wisdom and power, and incorporate religious and cosmological references, some transferred from sources and others transformed through his imagination.
Mekân, edebî anlatılarda olayların geçtiği bir zemin olmanın yanı sıra kurguda etkin rol üstlenen yapısal bir unsurdur. Edebî anlatılarda kabaca gerçek-hayal, açık-kapalı, dar-geniş biçiminde çeşitlenir. Anlatıdaki kişilerin/karakterlerin psikolojik yapıları, toplumsal konumları ya da metafizik yönelimleri çoğu zaman bulundukları bu mekânlar üzerinden okunur. Klasik Türk edebiyatı, yapısal ve içeriksel bakımdan belli kalıplar dâhilinde şekillenen ancak bu kalıplar içerisinde derin bir anlam evreni taşıyan metinlerle örülüdür. Gerçek mekânlar kadar hayalî/olağanüstü mekânlara da sıklıkla yer verilmesi, klasik edebiyatın sembolik, didaktik ve metafizik boyutlarını yansıtan önemli bir göstergedir. Bu tür mekânlar çoğu zaman cennet, cehennem, Kafdağı, âb-ı hayâtın kaynağı Zülumat ülkesi gibi mitolojik ya da menkıbevî alanlarla örtüşür ve anlatının estetik sınırlarını genişletir. Fiziksel coğrafyaların ötesine geçerek tahayyül düzleminde yeniden kurgulanan bu mekânlar, kimi zaman bir aşkın imkânsızlığını kimi zaman bir peygamberin ilahî kudretle kurduğu bağı simgeleştirir. Bu güzergâhlardaki şehirler, dağlar, adalar ya da ırmaklar klasik dünya görüşünün alegorik uzantıları şeklinde anlatıya dâhil edilir. Mesnevi şairlerinin olağanüstü mekânlara yönelmesinde etkili olan başlıca nedenlerden biri, böyle mekânların okurun dikkatini çekmesi ve anlatının etkileyiciliğini artırmasıdır. Okuyucuda merak ve hayranlık duygusu uyandıran bu unsurlar, anlatının temposunu diri tutar. Aynı zamanda ahlâki, dinî ya da felsefi mesajların iletilmesine imkân tanır. Hakikat, hikmet, sabır, aşk ya da marifet gibi kavramların sınandığı veya elde edildiği bu mekânlar, müellifin mesajını temsilî bir düzlemde sunmasına olanak tanır. Hikmet sahibi, kudretli ve ilahi vahye mazhar bir peygamber olan Hz. Süleyman’ın merkezde bulunması, Firdevsî-i Rûmî’nin Süleymân-nâme-i Kebir’inde (34-35. Ciltler) böyle coğrafyaların kurgulanmasını daha da anlamlı kılar. Eserde tasvir edilen mekânlar olayların geçtiği fiziki alanlar olmanın ötesinde, Hz. Süleyman’ın olağanüstü yetkisini, görünmeyen varlıklar ve âlemler üzerindeki hâkimiyetini sembolik düzlemde yansıtan unsurlar hâline gelir. Bu çalışma mevcut literatürde genellikle eserin genel muhtevasına veya kıssalarına odaklanan yaklaşımlardan farklı olarak, söz konusu eserin 34-35. ciltlerinde yer alan olağanüstü mekân tasvirlerini incelemektedir. Çalışmanın kapsamını eserde geçen Kürre-i Nesîm, Heyhât Sahrası, Sehab Adası, Cezîretü’n-Nisâ, Cebel-i Zümrüd, Şehr-i Zerrîn gibi hayalî coğrafyalar oluşturmaktadır. Çalışmada metin merkezli nitel analiz yöntemi izlenmiş, ilgili pasajlar çözümlenerek olağanüstü unsurlar taşıyan mekânların nasıl tasvir edildikleri, ne tür yapısal özellikler taşıdıkları ve anlatı içerisindeki işlevleri değerlendirilmiştir. Çalışmada Firdevsî-i Rûmî’nin eserinde olağanüstü mekânları anlatının temel unsurlarından biri olarak kullandığı görülmüştür. Bu mekânlar Hz. Süleyman’ın şahsiyetini yücelten, onun hikmet ve kudretini vurgulayan işlevler üstlenmektedir. Ayrıca söz konusu mekânların dinî ve kozmolojik göndermeler taşıdığı fakat Firdevsî’nin bunları kimi zaman kaynaklardan aktarıp kimi zaman da kendi hayal gücüyle dönüştürerek yeniden kurguladığı tespit edilmiştir.
| Primary Language | Turkish |
|---|---|
| Subjects | Islamic Studies (Other) |
| Journal Section | Research Articles |
| Authors | |
| Early Pub Date | October 20, 2025 |
| Publication Date | October 20, 2025 |
| Submission Date | June 29, 2025 |
| Acceptance Date | September 29, 2025 |
| Published in Issue | Year 2025 Issue: 29 |