Hac ibadeti İslâm dininin temel ibadetlerinden
birisi olup hicretin 8. yılında (M. 630), Mekke'nin fethinden bir sene sonra
müminler üzerine farz kılınmıştır. Arapça’da “gitmek, yönelmek; ziyaret etmek”
anlamlarına gelen hac kelimesi, fıkıh terimi olarak imkânı olan ve şartlarına
gücü yeten her Müslümanın belirlenmiş zaman içinde Kâbe’yi, Arafat, Müzdelife
ve Mina’yı ziyaret etmek ve belli bazı dîni görevleri yerine getirmek suretiyle
yaptığı ibadeti ifade eder. Ancak haccın ifa edilebilmesi için bireyin hususi
şartlarının kâmil olmasının haricinde, yaşadığı coğrafyanın ve tabisi olduğu
devletin de uzun ve tehlikelerle dolu güzergâhta bireyin hac ibadetini ifada
asgari şartları sağlaması gerekliydi. Bundan mütevellit hacı adayları, bu uzun
ve zahmetli yolculuğa, devletin düzenlediği organizasyonlara dâhil olarak
iştirak ederlerdi. 1250-1517 yılları arasında Mısır merkezli kurulmuş bir Türk
devleti olan Memlûkler de hac emirinin sorumluluğu altında bir organizasyon
tertip etmişlerdir. Mısır’dan Kâhire merkezli olmak üzere yola çıkan Mısırlı ve
Mısır üzerinden hac görevini ifa edecek diğer ülke hacı adayları, güvenlik ve
kuraklık gibi sebeplerden dolayı Güney Mısır güzergâhını takip ettikleri
yaklaşık 200 senelik süreç hariç, Mısır’ın kuzeyine düşen rotayı takip
etmişlerdir. Sinâ çölünü aşmak ve buradan Mekke şehrine ulaşmak şeklinde
belirlenen bu rota Osmanlı Devleti zamanında da takip edilen esas hac
güzergâhını oluşturmuştur. Bu çalışmada Memlûkler Devleti döneminde Kuzey Mısır
hac rotası, menzilleri, bu menzillerin birbirlerine uzaklıkları ve coğrafi
özellikleri ile ele alınacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Aralık 2019 |
Gönderilme Tarihi | 3 Ekim 2019 |
Kabul Tarihi | 20 Kasım 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Sayı: 16 |