In December 1984, Bulgarian Communist Party leaders launched a major campaign to change the names of Turks, who make up about 10% of the country's population, by force within twenty days. With this campaign, the Bulgarian government denied the Turkish presence in Bulgaria and wanted to turn Bulgaria into a homogeneous nation state inhabited only by Bulgarians. The mandatory name change campaign was first started in areas where Turks live in southern Bulgaria, and then the name change of all Turks living in central and northern Bulgaria was complete. During the campaign, the Turks were forced to sign a petition stating that they voluntarily accepted the practice of forced name change.d in a very short time. The Turks who refused to sign the petitions and resisted Bulgarian communist party officials were deported to prisons or concentration camps. They were subjected to severe insults and torture. The Turkish public became aware of the events in Bulgaria only in the first week of January. After that date, the Turkish press carried the injustices and atrocities suffered by the Turks in Bulgaria to their pages. In this way, they managed to draw public attention to the persecution of the Turks in Bulgaria. Immigrant associations in Turkey took advantage of every opportunity they had during this period to announce the sufferings of their relatives living in Bulgaria to the Turkish authorities and the leaders of political parties and gained public support. The Turkish government initially pursued a cautious policy on what was happening in Bulgaria and aimed to resolve the issue without any controversy by negotiating with the Bulgarian government. However, because of Bulgaria's intransigence and ongoing denial of the Turkish presence in Bulgaria, Turkey made attempts to solve this problem by moving into the international platforms.
Bulgaristan Komünist Parti yöneticileri 1984 yılının Aralık ayında ülkedeki toplam nüfusun yaklaşık olarak %10’unu oluşturan Türklerin yirmi gün içerisinde isimlerini zor kullanarak değiştirmek için büyük bir kampanya başlattı. Bulgaristan hükümeti bu kampanya ile Bulgaristan’daki Türk varlığını inkar ederek, Bulgaristan’ı sadece Bulgarların yaşadığı homojen bir ulus devlete dönüştürmek istiyordu. Zorla isim değiştirme kampanyası ilk önce güney Bulgaristan’da Türklerin yoğun yaşadığı bölgelerde başlatıldı ve çok kısa bir süre sonra orta ve kuzey Bulgaristan’da yaşayan tüm Türklerin isim değişikliği tamamlandı. Kampanya sürecinde Türklere, zorla isim değiştirme uygulamasını gönüllü olarak kabul ettiklerini beyan eden dilekçeler imzalatıldı. Dilekçeleri imzalamak istemeyen ve Bulgar komünist parti yetkililerine direnen Türkler, cezaevlerine ya da toplama kamplarına sürülmekte; buralarda ağır hakaretlere ve işkencelere maruz kalmaktaydı. Türk kamuoyu Bulgaristan’da yaşananlardan ancak 1985 yılının Ocak ayında haberdar olabildi. Türk basını bu tarihten sonra Bulgaristan Türklerinin yaşadıkları haksızlıkları ve zulümleri sayfalarına taşıyarak kamuoyunun dikkatini Bulgaristan’daki Türklerin yaşadığı zulme çekmeyi başardı. Bu süreçte önceki yıllarda Türkiye’de kurulmuş olan göçmen dernekleri Bulgaristan’da yaşayan yakınlarının çektiği acıları devlet yetkililerine ve siyasi partilerin idarecilerine duyurmak için çeşitli ziyaretler yaptılar ve Türk kamuoyunun desteğinin kazanılmasında çok önemli bir rol oynadılar. Hükümet ilk günlerde Bulgaristan’da yaşananlar konusunda temkinli bir politika izledi ve konuyu kavga zeminine taşımadan, Bulgaristan hükümeti ile müzakereler yaparak çözmeyi amaçladı. Ancak Bulgaristan’ın uzlaşmaz tavrı ve ülkesindeki Türk varlığını inkara devam etmesi üzerine, Türkiye bu sorunu uluslararası platformlara taşıyarak çözmek için girişimlere başladı.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Cultural Studies |
Journal Section | Turkish language, culture and literature |
Authors | |
Publication Date | December 21, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Issue: 17 |