Arap dili ve edebiyatı açısından özgün bir yere sahip olan cahiliye devri, şiir ve edebiyatın zirveye ulaştığı bir dönem olarak ön plana çıkmaktadır. O dönemde panayırlarda şiir yarışmaları düzenlenir, beğenilen şiirler Kâbe’nin duvarına asılır ve dereceye giren şairler ödüllendirilirdi. Kur’ân-ı Kerîm, edebiyatın zirveye ulaştığı bu dönemde nazil olmuş ve belâgat yönünden eşsiz bir yerde konumlanmıştır. Dönemin en seçkin edîp ve şâirleri, Kur’ân’ın dili ve üslûbu karşısında hayretler içerisinde kalmıştır. Arap dili ve edebiyatında müstakil bir ilim olan belâgat; sözün açık, net ve anlaşılır olmasıyla birlikte uygun mekân ve zamanda söylenmesini ifade etmektedir. İnsanda doğuştan gelen bir meleke olarak bulunan belâgat, uygun şartlar ve yeterli eğitim sayesinde yetkinlik kazanılabilecek bir çalışma alanı olma özelliği taşımaktadır. Birçok İslâmî ilim gibi belâgat da Kur’ân’ın daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunabilecek îzâh biçimlerine sahip bulunmaktadır. Arap dili ve belâgatindeki edebî sanatların, Kur’ân sûrelerinin her birinde eşsiz bir üslupla yer aldığı görülebilmektedir. Bu çalışmada Kur’ân’ın kırkıncı sûresi olan Mü’min Sûresi belâgat yönünden incelenmiştir. Mekke döneminde nâzil olan bu sûre, Firavun ailesine mensup mü’min bir kişiden bahsettiği için bu adı almıştır. Sûre aynı zamanda üçüncü ayette geçen ve Allah’ın sıfatlarından biri olan, bağışlayan anlamındaki “Gâfir” ismiyle de anılmaktadır. Sûrede, belâgat incelemelerine konu olan mecâz, istiâre, cinâs, tıbâk, kinâye ve mübâlağa gibi edebî unsurların hangi biçimlerde yer aldığı bu makalede belirlenmeye çalışılmıştır. Kur’ân’ın belâgat yönünü daha iyi anlayabilmek amacına dönük olarak bu çalışmada sözlük, tefsîr, belâgat ve benzeri kaynaklara mürâcaat edilmiştir.
The age of ignorance, which has a unique place in terms of Arabic language and literature, stands out as a period when poetry and literature reached it’s peak. At that time, poetry contests were held in the fairs, popular poems were hung on the wall of the Kaaba and the poets who were ranked were rewarded. The Holy Qur'an was revealed in this period when the literature reached peak and it is located in a unique place in terms of rhetoric. The most distinguished poets of the period were astonished by the language and style of the Quran. Being an independent science in Arabic language and literature, rhetoric refers to being spoken at the appropriate place and time as well as being clear and understandable. The rhetoric, which is an innate faculty of human beings, is a field of study where competence can be gained thanks to suitable conditions and sufficient education. Like many Islamic sciences, the rhetoric has forms of explanation that can contribute to a better understanding of the Quran. It can be seen that the literary arts in the Arabic language and rhetoric take place in each of the surahs of the Qur'an in a unique style. In this study, the fortieth surah of the Qur’an, the surah of Mumin, was examined in terms of rhetoric. This surah, which was revealed in the period of Makkah, was named after a believer who was a member of the Pharaoh's family. Surah is also referred to as "Ghafir", which is one of the attributes of Allah, which means forgiving in the third verse of the surah. In this article, it is tried to determine the forms of literary elements such as metaphor, pun, metonymy and exaggeration, which are the subjects of rhetoric studies in the Surah. In order to understand the rhetoric aspect of the Qur’an, dictionary, commentary, rhetoric and similar sources were used in this study.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Linguistics |
Journal Section | Turkish language, culture and literature |
Authors | |
Publication Date | November 21, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 Issue: Ö8 |