Allah Teâlâ, evreni yaratmış ve evrenin bir parçası olan dünyamızda yaşamı var etmiştir. Yeryüzünün son konuğu insanoğludur. Bütün yeryüzü nimetleri insanoğlunun emrine verilmiştir. Diğer yandan o, dünyayı imar etmekle görevlendirilmiştir. Bu arada insan, doğuştan getirdiği potansiyel yönelimlerle baş başa bırakılmamış, yaratılış amacı ve sorumlulukları noktasında ilahi vahiyle bilgilendirilmiştir. Vahyi bilgi, yeryüzünde güven içinde yaşama ve ahiret hayatını kazanabilmenin yollarını öğretmektedir. Bu anlamda Allah, insanoğlunun bilinç sahibi olduğu ilk andan itibaren seçtiği özel kişiler/nebiler vasıtasıyla ona hitap etmiştir. Kur’an, vahye mazhar olan peygamberleri ve onların kavimlerinden bahsederken önceden gönderilmiş kitaplar ve sahifeler karşısında kendisinin “muheymin” ve “musaddik” olduğunu haber verir. Kur’an öncesi gönderilen kitaplar, Tevrat, Zebur ve İncil’den ibaret olmadığı gibi peygamberlerin getirdiği din de Yahudilik ve Hıristiyanlıkla sınırlı değildir. Gönderilen kitapların ve ilkeleri belirlenen dinlerin isimleri farklı olsa da öz itibariyle hepsi aynı temel esaslara vurgu yapmaktadır. Son ilahi kitap Kur’an, söz konusu ilkeleri en özlü ve en edebi biçimde bünyesinde toplamıştır. O, bir taraftan önceki kitaplarda bulunan hakikatleri tasdik ederken diğer yandan meydana gelen kimi sapmalara müdahale etmiştir. Zira önceki toplumlar içinde, ilahi vahye sadakat gösterenler olduğu gibi hakikati gizleyenler, tahrif edenler ya da toptan ret yolunu seçenler de olmuştur. Günümüzde de Kur’an’ın önceki kitaplardan aşırma bilgiler içerdiği iddia edilmekte, diğer taraftan onun ilahi olup olmadığı yönünde şüphe uyandırıcı birtakım yaklaşımlar sergilenmektedir. Bu çalışmada “musaddik” ve “muheymin” kavramları merkeze alınarak Kur’an’ın diğer kutsal kitaplar karşısındaki konumu incelenecektir. Karşılaştırmalı tahlil yöntemi izlenecek olan çalışmada, ilahi dinlerdeki sapmaların hangi noktalarda cereyan ettiği örneklerle ortaya konacaktır. Kur’an’ın ortaya koyduğu ilkeler ışığında uzun soluklu bir süreç olan ve insanlığın gelişmesine uygun olarak yenilenen vahiy olgusunun dinler bazında düşmanlık ve çatışma aracı olmaması gerektiği konusu açıklığa kavuşturulacaktır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | World languages, cultures and litertures |
Authors | |
Publication Date | June 22, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 Issue: 34 |