Kant ruhun
ölümsüzlüğü varsayımı ile ölümden sonraki hayat için özgün bir bakış açısı
geliştirmiştir. Bu makalede ahlâk yasasının ölümden sonraki hayat inancı için
bir gerekçe olup olmadığı incelenecektir. Burada, en yüksek iyilik, ahlâk
yasası ile Tanrı ve ölümsüzlük varsayımları hakkındaki kavramları analiz edip
epistemolojik durumlarını, aralarındaki bağlantıları ve ortaya koydukları bazı
sorunları tartışılacaktır. Bu Kant’ın kendi eserlerine dayanan açıklama, analiz
ve karşılaştırma yöntemleri kullanılarak yapılacaktır. Çalışmamızda Saf
Aklın Eleştirisi ve Pratik Aklın Eleştirisi adlı kitapları iki ana
kaynak olarak kullanılmıştır. İkincil kaynaklar arasında diğer çalışmaları,
araştırmacılar tarafından Kant’ın Felsefesi üzerine yazılmış incelemeler ve
yorumlar bulunmaktadır.
Bu
araştırma, Kant’ın Tanrı'nın varlığına ve ölümden sonraki hayat inancının
yalnızca ahlâkî bilinç ve inanca dayanabileceğini gösterecektir. Bunlar için
fiziksel bir kanıt olmadığı gibi rasyonel kanıt için bir dayanak da yoktur.
Ahlâk yasasına itaat ve en yüksek iyinin elde edilebildiği gelecekteki dünyaya
inanç ancak Tanrı’nın varlığı kabul edilirse mümkündür. Kant’ın ahlâk teolojisinde,
en yüksek iyilik, ruhun ölümsüzlüğü ve Tanrı’nın varlığı arasındaki bağlantı
zorunludur. Kant’ın felsefesi kendi içinde tutarlı olmakla beraber kanaatimizce
günlük hayatın gerçekleriyle çelişir. O, Tanrı'ya ya da öbür dünyaya ya da her
ikisine de inanmayan insanlar olduğu gerçeğini görmezden gelir. Kant, insanın
her zaman Tanrı'ya inandığını ve ölüm korkusunun onları asla terk etmediğini
iddia eder. Onun için başka bir şey mümkün değildir ve bu nedenle, Kant bu tür
problemleri tamamen teorik olarak görür.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2019 |
Submission Date | March 15, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Issue: 42 |