Bu mesele birçok delille; kavlî, fiilî, takrîrî sünnetle, âsarla ve icma ile teyit edilmiştir. Biz bu delilleri zikretmeden önce, Şâri’in teşrideki metodundan elde edilen bir mukaddime sunacağız. Bu mukaddimeden de, bu önermenin doğruluğuna dair üzerinde yeterince akıl yürütülmemiş güçlü bir ameli delil elde edeceğiz. Bu bağlamda öncelikli olarak derim ki, teşride nesh ve tedricin varlığı, hükümlerin bazı vesile ve olaylarla bağlantılı olarak, söz konusu olay ve vesilelerin neticesinde nazil olduğu her bir Müslüman tarafından kabul edilen bir husustur ve bunların hepsi, maslahatın değişmesine bağlı olarak hükümlerin değişeceğine açık bir delil teşkil eder. Nesh ile maslahat arasındaki bağlantı şöyledir; Mensuh olan hüküm özel bir durumda ve özel bir maslahatı temin etmek için gelmiştir. Bu özel maslahat değişince hüküm de değişir. Teşrideki tedriciliğe gelince; Şâri’in her hangi bir vakitte vaz‘ etmek istediği hüküm bazen, o vakit için ağır, zor bir hüküm olabilir. Hükmün böyle bir vakitte yürürlüğe girmesi insanların İslam’a girmekten çekinmesine sebep olacağı için, hükümle ulaşılmak istenen gaye tam olarak elde edilmez. Bu durumda, Şari‘ muhayyer bir hükümle teşrie başlar. İnsanlar bu hükmü kabullenerek onunla amel ederler. Zaman geçip muhayyer hükmün bazı zararları veya maslahatı temin edemediği açığa çıktıktan sonra insanlar başka bir hükme ihtiyaç duyar. Bu yeni hüküm için hazır hale geldiklerinde de vahiy nihaî emri beyan eder. İçkinin haram kılınışı, kıtalin meşruiyeti ve bu ikisinden başka, hükümlerin birçoğu bu şekilde elde edilmiştir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | December 1, 2016 |
Published in Issue | Year 2016 Issue: 37 |