In this study, it is evaluated how Nilüfer Göle, who has made very important studies on Islamism, secularism and modernism, deals with the issue of "women", which she considers more important than citizenship rights, in her works. The scope of the study examines the author's approach to the issue of women, which is the most visible symbol of the Islamist movements that emerged with the modernization movements in Turkey since 1980. Göle conducted her research on women mostly on women in the Islamist movements. Especially after 1980, the most important element of the Islamist movements has been women. Nilüfer Göle witnessed important events in these years and had a sociological perspective in this period. She tried to read the history of Turkish modernization through Islamist women. He analyzed the position of Ottoman-Turkish women, who differentiated and changed within the modernization movements. She tried to portray the difference between the East and the West through the position of women. Since she perceived the women's issue as a civilization and culture issue, she tried to show the social changes of women and their entry into the public sphere from the private sphere. Göle states that as Islamist women come into social life, they reshape the Muslim female identity by questioning the relationship between men and women, and with references to feminism, they move away from the definition of the mother of children, the wife of men, the symbol of Islamism, and move from an object position to a subject position. He states that women gain power by using their political identity, and that they prepare the ground for the separation of men and women by forcing the definition of Muslim put forward by cultural Islam. Independent of their motherhood and companion duties, women defend themselves as individuals and want a "private life". Although it is perceived as the need of women, they actually oppose the protectionism of Islam, which is the need of men. They blame Muslim men, not the West and traditions, for the oppression of Muslim women. As a matter of fact, Göle also explains the role of women in Islamist politics as being used. Even though Muslim women are veiled, they are visible in public spaces and change religious decency and secular feminist self-concept. They seek ways to blend Islam and modernity, and in this way they transform both. The main thesis of the article is that women in Islamist movements are completely different from the profile of uneducated, passive Muslim women who are devoted to housework, and that these women stand out by destroying the boundaries between pious-traditional, public-modern. Göle states that Islamist girls overturn categories such as progressive-regressive, educated-ignorant, enlightened-Muslim, and that the educated Muslim profile symbolizes the rejection of civilization as well as challenging the power areas of the Westernist elites. He states that Muslim women are both public and pious, thus destroying the boundaries between religion and the extinction of gender. It is considered as a social movement that women, who were under the influence of political discourse at first, started to speak out over time and demand their own rights with a strong voice. The author does not consider it possible for a sociologist to equate women in Islamist movements with traditional women who do not abandon their customs.
Bu çalışmada, İslamcılık, sekülerizm ve modernizm konularında çok önemli çalışmalar yapan Nilüfer Göle’nin kendi ifadesiyle yurttaşlık haklarından daha önemli gördüğü “kadın” meselesini eserlerinde nasıl ele aldığı değerlendirilmektedir. Çalışmanın kapsamı söz konusu yazarın Türkiye’de 1980’den itibaren modernleşme hareketleriyle ortaya çıkan İslamcı hareketlerin en görünür simgesi olan kadın konusuna yaklaşımını irdelenmektedir. Göle, kadın konulu araştırmalarını daha çok İslamcı hareketler içerisindeki kadınlar üzerinden yapmıştır. Özellikle 1980’den sonra İslamcı hareketlerin en önemli unsuru kadın olmuştur. Nilüfer Göle bu yıllarda önemli olaylara şahit olmuş, sosyolojik bakış açısına bu dönemde sahip olmuştur. Türk modernleşme tarihini İslamcı kadınlar üzerinden okumaya çalışmıştır. Modernleşme hareketleri içerisinde farklılaşan ve değişen Osmanlı-Türk kadınının konumunu analiz etmiştir. Doğu ile Batı arasındaki farkı kadının konumu üzerinden resmetmeye çalışmıştır. Kadın meselesini bir medeniyet ve kültür meselesi olarak algıladığı için kadınların toplumsal değişimlerini, özel alandan çıkıp kamusal alana girişini göstermeye çalışmıştır. Göle, İslamcı kadınların toplumsal hayata çıktıkça kadın-erkek ilişkilerini sorgulayarak Müslüman kadın kimliğini yeniden şekillendirdiklerini, feminizme yaptığı göndermelerle çocukların anası, erkeklerin eşi, İslamcılığın simgesi tanımından uzaklaşarak nesne konumundan özne konumuna geçtiklerini ifade etmektedir. Kadınların siyasi kimlik kullanarak güç elde ettiklerini, kültürel İslam’ın ortaya koyduğu Müslüman tanımını zorlayarak kadın-erkek ayrışmasına zemin hazırladıklarını dile getirmektedir. Kadınlar annelik ve eşlik görevlerinden bağımsız, birey olarak kendilerini savunmakta ve “özel hayat” istemektedirler. Her ne kadar kadının gereksinimi gibi algılansa da aslında erkeklerin gereksinimi olan İslamiyet’in korumacılığına karşı çıkmaktadırlar. Müslüman kadının üzerindeki baskı konusunda ne batıyı ve gelenekleri değil Müslüman erkekleri suçlamaktadırlar. Nitekim Göle de kadınların İslamcı siyaset içerisindeki rolünü alet edilme olarak açıklamaktadır. Müslüman kadınlar örtündükleri halde kamusal alanlarda görünür olmakta ve dinsel edep kurallarını ve seküler feminist benlik anlayışını değiştirmektedirler. Müslümanlıkla modernliği harmanlamanın yollarını aramakta ve bu şekilde ikisini de dönüştürmektedirler. Makalenin temel tezi İslamcı hareketler içerisindeki kadınların, kendisini ev işlerine adamış, eğitimsiz, pasif Müslüman kadın profilinden tamamen farklı oldukları, bu kadınların sofu-geleneksel, kamusal-modern arasındaki sınırları yok ederek göze battıkları yönündedir. Göle, İslamcı kızların ilerici-gerici, okumuş-cahil, aydın-Müslüman gibi kategorileri altüst ettiğini, okumuş Müslüman profilinin medeniyet reddini simgelediği kadar, Batıcı seçkinlerin iktidar alanlarına da meydan okuduğunu ifade etmektedir. Müslüman kadınların hem kamusal hem de sofu olduklarını ve böylece din ile toplumsal cinsiyetin yok olması arasındaki sınırları yok ettiklerini belirtmektedir. İlk zamanlar siyasal söylemin etkisi altında kalan kadınların zamanla seslerini çıkarmaya başladıkları, kendi haklarını güçlü bir sesle talep etmeleri toplumsal bir hareket olarak değerlendirilmektedir. Yazar İslamcı hareketler içerisindeki kadınları, örf ve adetlerini bırakmayan geleneksel kadınlarla aynı kefeye koymayı sosyolog açısından mümkün görmemektedir.
din sosyolojisi nilüfer göle islamcı hareketler kamusal alan kadın Sociology of Religion Nilüfer Göle Islamist Movements Public Space Women
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 20, 2022 |
Submission Date | November 14, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Issue: 49 |