Hadrian’s first tour of Asia Minor in A.D. 123-124 included Lydia but there is no direct reference that the emperor visited Sardis, its famous capital, Croesus’ golden city. Recent investigations and new evidence from the region and Sardis itself strongly suggest –or even prove– that the ‘restless emperor’ and Sabina, following a north to south route, moved from Phyrigia to Lydia,passed through the volcanic region called Katakekaumene near Saitta modern Kula where they joined the Royal Road on the Hermus Plain. They traveled west along the northern slopes of the famed Tmolos Mountains Bozdağ to Caesarea Troketta modern Turgutlu and down to Smyrna. Sardis is located directly on the Royal Road between Saitta and Troketta, hence it would have been physically impossible and thematically improbable to bypass the mythical city given Hadrian’s historical and religious curiosity. A large inscribed statue base found in Sardis in 2000 unpublished records a dedication to Hadrian by the Council and the People of Sardis and leaves little doubt that this monument was occasioned by the royal visit. In A.D. 124, the great Temple of Artemis of Sardis started ca. 280 B.C. was an unfinished, colossal marble cella without peristyle columns. Although the many colossal iconic heads of Antonine emperors and empresses are commonly accepted as the irrefutable evidence for the Roman era division of the temple as a joint sanctuary honoring goddess Artemis and the imperial cult under Antoninus Pius, it seems logical to suggest that neokorate honors were granted to the city under Hadrian and occasioned by his visit. We know that Hadrian, whose support of the cities of Asia Minor was reflected by his generosity in granting imperial cult privileges replacing the tight neokoros policy of “one temple per emperor per province” , started cult temples in Cyzicus, Tarsus, Smyrna, Ephesus, Nicaea, Nicopolis, and possibly Sagalassus, would have been a more likely benefactor for Sardis and its legendary temple than Antoninus Pius. This hypothesis is supported by archaeological and architectural evidence from the temple, mainly the Hadrianic style of its Roman era ornament as well as the epigraphic style and content of a remarkable inscription around the base of one of its columns that declares, in self-conscious, sentimental, archaizing language, to be the “first to rise” among the other presumably competing cohort of columns. The decorative treatment of the torus of the talking column as a victory wreath finds its earliest and most important application on the base of Trajan’s column in Rome—a thematically and chronologically appropriate model for Hadrian and his world. We may never know for certain if Hadrian visited Sardis, granted the city imperial cult privileges, refashioned the Artemis temple as an unorthodox and creative pseudodipteros, where the cult of the old goddess and the new imperial masters shared space—but, we are pleased to play the intellectual game of “what if” following our interpretation of evidence and our preferences.
Hadrianus’un Küçük Asia’ya MS 123-124 tarihlerinde yaptığı ilk gezi Lydia’yı da kapsamakta ancak, imparatorun Kroisos’un Altın Şehri Sardes’i de ziyaret ettiğine dair elde kesin bir kaynak bulunmamaktadır. Son yıllarda bu konuda yapılan çalışmalar ve bölgeden ve Sardes’ten gelen veriler, “yerinde duramayan” imparatorun ve eşi Sabina’nın önce kuzeyden güneye doğru bir rota izleyerek Phrygia’dan Lydia’ya geldiklerini, Saittae modern Kula yakınındaki Katakekaumene adı verilen volkanik bölgeden geçtiklerini ve burada Hermus Ovası’ndaki Kral Yolu’na çıktıklarını göstermekte – hatta bunu kanıtlamaktadır. Bundan sonra Batı’ya yönelerek Tmolos Bozdağ kütlesinin kuzey yamaçları boyunca ilerlemişler ve Caesarea Troketta’ya modern Turgutlu ve Smyrna’ya ulaşmışlardır. Sardes, Saittae ve Caesarea Troketta arasında “Kral Yolu” üzerinde yer almaktadır. Bu nedenle, Hadrianus’un tarihe ve dinselliğe duyduğu ilgi de ortadayken, efsanevi Sardes’i atlayıp geçmesi hem fiziksel olarak imkansız, hem de tematik olarak ihtimal dışıdır. Sardes’te 2000 yılında bulunan ve henüz yayınlanmamış yazıtlı bir heykel kaidesi üzerinde Sardes halkı ve şehir meclisi Hadrianus’a ithafta bulunmaktadır. Bu yazıtın imparatorun kenti ziyareti ile ilgili olduğundan kuşku yoktur. Yapımına yaklaşık olarak MÖ 280 yılında başlanan Sardes Artemis Tapınağı MS 124 yılında hala tamamlanmış değildir. Mermerden anıtsal cella yapılmış ancak çevre sütunları henüz inşa edilmemiştir. Her ne kadar tapınakta bulunan Antoninler Dönemi imparatorlarına ve imparatoriçelerine ait dev boyutlu heykel parçaları, tapınağın Artemis ile Antoninus Pius imparatorluk kültü arasında paylaşıldığını gösteren tartışılmaz kanıtlar olarak kabul edilmekteyse de, Sardes’in “neokoros” unvanı ile onurlandırılmasının Hadrianus tarafından ve kenti ziyareti münasebetiyle gerçekleştiğini önermek akla yatkındır. Hadrianus’un Küçük Asia kentlerine verdiği destek, onun cömertliğine ve imparatorluk kültü imtiyazları vermesine yansımıştır. Daha önceki sıkı neokoros politikasını delen imparator, “bir eyaletin –bir tapınağına– bir imparator tarafından” bu unvanın verilebilmesi kuralını kaldırmıştır. O’nun döneminde Cyzicus, Tarsus, Smyrna, Ephesus, Nicaea, Nicopolis ve olasılıkla da Sagalassus’ta imparator kültü tapınakları oluşturulmaya başlanmıştır. Hadrianus’un Sardes ve onun efsanevi tapınağı için Antoninus Pius’tan çok daha fazla cömert ve hayırsever olması beklenir. Yukarıdaki hipotez tapınağın sağladığı arkeolojik ve mimari verilerle de desteklenmektedir. Bunlar içinde önde gelenlerden ilki, Roma mimari plastiğinin gösterdiği Hadrianus Dönemi özellikleridir. Tapınakta belki de diğerleriyle rekabet içinde olan bir sütuna ait kaide üzerindeki “ilk ayağa kalkan” olduğunu söyleyen yazıtın kendinden emin, duyarlı, arkaistik dilindeki Hadrianus Dönemi’ne özgü epigrafik tarz da bir diğer önemli kanıttır. Konuşan sütunun torus’u üzerindeki dekoratif işlemeler bir zafer çelengini oluşturmakta ve bunun en erken uygulamasına Roma’daki Traianus Sütunu’nda rastlanmaktadır. Bu eser, tematik ve kronolojik olarak Hadrianus’a ve onun dünyasına model teşkil etmiş olmalıdır. Biz Hadrianus’un Sardes’i ziyaret edip etmediğini, kente imparatorluk kültü ayrıcalıklarını verip vermediğini, yaşlı tanrıça ile yeni imparatorluk efendilerinin paylaştıkları Artemis Tapınağı’nı alışılmışın dışında, yaratıcı bir pseudodiptereos olarak biçimlendirip biçimlendirmediğini hiç bilemeyebiliriz. Ancak, entelektüel deneme yaparak, bir akıl oyunu oynamaktan ve kendi yorum ve tercihlerimizi ortaya koymaktan da geri durmayız.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | January 1, 2018 |
Published in Issue | Year 2018 Issue: 8 |