As a defender of the Ahl-i Hadith school, Ihsan Ilâhî Zahir witnessed many significant events in the political history of the Indian subcontinent during the 20th century. Throughout his active twenty-two-year life, he played an important role through his writings and activities. Zahir focused his studies on the History of Sects and Contemporary Islamic Movements, and out of concern for the divisions caused by sects and groups he considered as innovations (bid‘at), he predominantly supported his views based on the texts (nass) while sometimes using his personal judgment. When expressing his opinions, he approached the subject in a defensive and refutational manner, viewing the Ahl-i Hadith school as the only sect that has achieved salvation, rather than striving to be scientific or as objective as possible. Zahir wrote extensively on Shi'ism, linking its emergence to the events that occurred during the era of Hz. Osman, particularly associating it with Ibn Saba, who he considered the instigator of the first fitna (civil strife) in Islamic history. According to him, the fundamental basis of Shi'ism's esoteric (batınî) tendencies and religious understanding was formed within the framework of Ibn Saba's views. He claimed that the first Shi'ite sect was the Saba'iyya, and subsequent Shi'ite sects also relied on Ibn Saba's extreme views. Zahîr argued that the Shi'ites had deviated from the Qur'an and Sunnah and had entered into disbelief by attributing divine-like attributes to their imams. Zahir examined the emergence and context of Shi'ism in an anachronistic manner, likely aimed at proving his ideology based on the fundamental doctrines of the Ahl-i Hadith understanding, without considering the connection between thought and events. He wrote most of his works in Arabic, and his criticisms, particularly directed at Shi'ites, (Qadianis), and (Barelvis), resulted in animosity from these groups. In 1987, during a speech he gave near Minār-ı Pâkistan, he was assassinated and severely injured. He passed away in a hospital in Riyadh, where he was taken for treatment. In our study, we first briefly discussed Zahîr’s life, works, and activities, and then examined his critique of Shi'ism. We attempted to present Zahîr's views on the subject based on the sources he wrote, discussing the anachronistic interpretations of the Shia and Sunni authors he cited in those sources, and to conduct a comparative analysis with the interpretations of other authors on the topic. The lack of significant research on İhsan İlâhî Zahîr in our country, combined with the fact that existing works focus more on doctrinal and political Islamic sects and contemporary Islamic movements, motivated us to conduct research on this topic.
Ehl-i Hadis ekolünün savunucularından biri olan İhsan İlâhî Zahîr, 20. yüzyıl Hint alt kıtasının siyasi tarihinde birçok önemli olaya şahit olmuş, kırk iki yıllık ömründe gerek yazılarıyla gerekse faaliyetleriyle aktif bir şekilde rol almış önemli bir isimdir. Zahîr, çalışmalarını Mezhepler Tarihi, Çağdaş İslâm Akımları üzerine yapmış, bid`at olarak gördüğü fırkaların ve grupların ümmeti böldüğü endişesinden hareketle görüşlerini çoğunlukla nassı esas alarak desteklemiş, bazen de şahsi muhakemesini kullanmıştır. Görüşlerini ortaya koyarken, bilimsel ve mümkün olduğu kadar objektif olmaktan ziyade Ehl-i Hadis ekolünü kurtuluşa eren tek fırka kabul ederek, diğer mezhep ve fırkalara karşı savunmacı ve reddiyeci bir üslûpla yaklaşmıştır. Çalışmalarının büyük bir kısmını Şîilik üzerine kaleme alan Zahîr, Şiîliğin ortaya çıkışını, Hz. Osman döneminde İslâm tarihinde ilk fitne olayları olarak geçen hadiselerin müsebbibi olarak gördüğü İbn Sebe ile irtibatlandırmıştır. Ona göre, Şiîliğin bâtınî eğilimli düşünce ve din anlayışının temeli İbn Sebe’nin görüşleri çerçevesinde oluşmuştur. İlk Şiî mezhebinin Sebeiyye olduğunu ve ondan sonra ortaya çıkan diğer Şiî mezheplerinin de İbn Sebe’nin aşırı görüşlerine dayandığını iddia etmiştir. Ona göre Şiîler, Kur’an ve sünnetin dışına çıkmış, imamlarına beşer üstü vasıflar yükleyerek onları ilahlaştırdığı için küfre girmişlerdir. Zahîr, Şiîliğin doğuş zamanını ve zeminini, ortaya çıkan hadiseleri anlam ve bağlamından uzak, fikir-hadise irtibatını göz önüne almadan, anakronik yorumlarla, Ehl-i hadis anlayışındaki temel kabullerine binaen ideolojisini ispatlamaya eğilimli bir şekilde ele almıştır. Zahîr, eserlerinin çoğunu Arapça yazmış, yazılarında ve yaptığı konuşmalarında özellikle Şiîler, Kâdiyânîler ve Birelvîler hakkında yaptığı eleştiriler, bu kesimlerin düşmanlığına neden olmuş ve 1987 yılında Minâr-ı Pâkistan’a yakın bir yerde yaptığı bir konuşma esnasında suikasta uğrayarak ağır yaralanmış ve tedavi için götürüldüğü Riyad’daki hastanede vefat etmiştir. Çalışmamızda öncelikle Zahîr’in hayatı, eserleri ve faaliyetlerinden kısaca bahsettikten sonra onun Şiîlik eleştirisini ele aldık. Zahîr’in konuyla ilgili görüşlerini verirken yazmış olduğu kaynakları esas alarak, onun kaynaklarında atıf yaptığı Şiî ve Sünnî müelliflerin anakronik mahiyetteki yorumlarını aktarıp, konuya dair diğer müelliflerin yorumları ile karşılaştırmalı analiz yapmaya çalıştık. İhsan İlâhî Zahîr üzerine ülkemizde kayda değer herhangi bir çalışmanın olmaması, eserlerini daha çok İtikadî ve Siyasî İslâm Mezhepleri ve Çağdaş İslâm Akımları üzerinden ele alması bizi bu konu üzerinde araştırma yapmaya sevk etmiştir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Islamic Sects |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 31, 2024 |
Submission Date | September 5, 2024 |
Acceptance Date | December 29, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 |