“Toplumsal Ekoloji” felsefesine göre, günümüz toplumu anti-ekolojiktir. Doğa, insan eliyle sömürülen bir nesne konumuna getirilmektedir. Toplumsal Ekolojiye göre doğa-insan ilişkisi iç içe, ayrılmaz ve süreklilik içeren yapıdadır. Toplumsal alandaki güç ve tahakküm ilişkilerinin bir benzeri doğa üzerinde uygulanmaktadır. Toplumsal Ekoloji düşüncesinin öncülerinden Murray Bookchin iki farklı doğa tasavvurunda bulunmaktadır. Düşünüre göre “Birinci Doğa” insanın yer almadığı yabanıl/vahşi doğadır. “İkinci Doğa” ise insanlar tarafından üretilen her şeydir. Toplumsal alan ve kültür İkinci Doğanın unsurlarıdır. Zaman geçtikçe İkinci Doğa, Birinci Doğayı egemenliği altına almaya başlar. Bu egemenlik istemi ekolojik sorunların da başlangıcını oluşturmaktadır. Bookchin’le birlikte Toplumsal Ekoloji Felsefesi Lewis Mumford, René Dubos’un görüşleriyle birlikte daha da geniş bir çerçeveye oturmuştur. Üç düşünür de, insanın tıpkı diğer canlılar gibi doğanın bir parçası olduğunu, insanla doğa arasındaki ilişkinin temelinde hâkimiyetin veya üstünlüğün değil, diyalektik bir süreci kapsayan ortak yaşamın olması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu doğrultuda Toplumsal Ekoloji Felsefesi, insanın doğa üzerinde kurduğu eşitsizlik içeren tahakkümü reddetmektedir.
Reha Erdem’in Koca Dünya (2016) filminde de doğa, rahata ve huzura kavuşma alanı olarak betimlenmez. Doğa ve insan arasında gerilim bulunmaktadır. Bu doğrultuda film Toplumsal Ekoloji Felsefesi temelinde nitel film analizi yöntemi ve betimleme tekniği kullanılarak incelenecektir. Çalışmanın amacı, örnek olarak seçilen filmsel evrende Toplumsal Ekoloji Felsefesinin izini sürmektir. Filmde doğa kendi içine dönmüş bir yapıdadır. Kapitalizmin yarattığı “büyü ya da yok ol” düşüncesi, insanın doğayı kendinden dışsallaştırmasına neden olmuştur. Bu durumda doğa da kendi içinde insanı dışsallaştırmaktadır. Diğer bir deyişle doğa insanı reddetmektedir. İnsanın yaşayabileceği alanlar sadece modern kentlerdir. Ancak kentin kaotik yapısı, bilinmezliği ve tehlikeyi içermektedir. Filmde, şehirden kaçan gençler kendilerini modern insan tarafından fetişleştirilmiş doğada saklamaya çalışır. Ancak doğa artık tasavvur edilen huzur imgesini barındırmamaktadır. Nicelik evreninde “kocaman bir dünya vardır” ama nitelik olarak “yaşanılacak çok az yer” kalmıştır. Birinci Doğa insanın yarattığı İkinci Doğa tarafından yok edilmektedir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Communication and Media Studies |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | May 29, 2016 |
Published in Issue | Year 2020 Özel Sayı (2) Mayıs 2020 |