Fıkhî mezheplerin kendilerine özgü yapıları, usûlleri, iç disiplinleri ve tutarlılıkları vardır. Bunların yanı sıra, fıkhî mezhepler kendileri dışındaki farklı mezheplere, düşüncelere ve gelişmelere kapalı, statik yapılar değildir. Aksine bir mezhebin gelişiminde farklı mezheplerle olan etkileşimin de payı vardır. Mezheplerin kendi görüşlerini savunma veya farklı mezhebin görüşlerini eleştirme amacıyla cedel ve hilâf türü eserler ortaya koymaları, esasında bir mezhebin diğer mezheplerle olan etkileşiminin sonucunda ortaya çıkan fıkha özgü bir literatür olarak değerlendirilebilir. Bir mezhebin kendi doktrinini savunma veya kendisi dışındakileri eleştirebilmesi diğer mezhebin de doktrinine hâkim olmayı gerekli kılmaktadır. Bu açıdan bakıldığı takdirde kurumsal yapılar olarak mezheplerin varlığı ve gelişimi bir anlamda farklı mezheplerle olan etkileşimine ve iletişimine de bağlıdır. Bu etkileşim, sözünü ettiğimiz mezheplerin kendileri dışındaki farklı mezheplerle ilmî açıdan mücadele etme ve rekabet etmeyle beraber birbirlerinin fıkhî mirasından karşılıklı bir şekilde istifade etme şeklinde de gerçekleşmiştir. Özellikle aynı bölgede varlık gösteren ve yaşayan mezheplerin birbiri ile daha fazla etkileşimde oldukları vakidir. Ancak bu durum uzak bölgelerde yaşayan mezhep mensuplarının birbirinden bağımsız ve habersiz oldukları, birbirleriyle etkileşimde olmadıkları anlamına gelmemektedir. Aksine farklı münasebetlerle birbirinden uzak coğrafyalara yapılan seyahatler, Hicâz gibi dini merkezlerdeki buluşmalar, birbirinden çok uzak merkezlerde ortaya konulan bilginin dolaşımda olmasına ve karşılıklı kullanılmasına olanak sağlamıştır. Bu minvalde araştırmamızda birbirinden uzak sayılabilecek coğrafyalarda ve zaman aralığında yaşayan iki farklı mezhep âlimi tarafından ortaya konulan iki metin üzerinden mezheplerin birbiriyle olan etkileşimi ele alınacaktır. Bu metinlerden biri 4./10. asır Irak bölgesi Şâfi‘î fakîhlerinden olan Ebû Bekr el-Ḫaffâf’a (öl.362/973 [?]) ait el-Aḳsâm ve’l-ḫiṣâl, diğeri ise 6./12. Asır Mağrib bölgesi İbâḍî âlimlerinden olan Tebġûrîn el-Melşûṭî’ye (öl. 6./12. yüzyıl) ait olduğu tahmin edilen el-Edille ve’l-beyân adlı eserdir. Çalışmamızda biri Irak bölgesinde diğeri ise Mağrib bölgesinde yaşayan ancak aralarında iki yüzyıllık bir tarih aralığı olan; keza biri Şâfi‘î diğeri ise İbâḍî olan iki fakîhin usûl düşüncesi bakımından birbiriyle olan irtibatı irdelenecektir. Bu temelde Şâfi‘î fıkıh usûlü ile İbâḍî fıkıh usûlü arasındaki etki ve etkileşimin ortaya konması araştırmanın temel hedefidir. Daha doğru bir ifade ile Ḫaffâf’ın el-Aḳsâm ve’l-ḫiṣâl’inin Melşûṭî’ye nispet edilen el-Edille ve’l-beyân adlı esere etkisi üzerinden Şâfi‘î fıkıh usûlünün İbâḍî fıkıh usûlüne etkisi ortaya konmaya çalışılacaktır. Melşûṭî’nin eserindeki kurguya bakıldığında pek çok hususta gerek lafız gerekse de muhteva bakımından Ḫaffâf’tan etkilendiğini söylemek mümkündür. Ancak Melşûṭî’nin fıkıh usûlü düşüncesi sadece Ḫaffâf’ın el-Aḳsâm ve’l-ḫisâl’i ile değil özellikle el-Aḳsâm ve’l-ḫiṣâl’de bulunmayan hususlarda Şâfi‘î (öl. 204/820) başta olmak üzere diğer Şâfi‘î usûlcülerinin görüşleri ile de irtibatlıdır. Bu husus dikkate alınarak Melşûṭî’nin fıkıh usûlü düşüncesi, Şâfi‘î usûlcülerinin görüşleri ile mukayese edilerek genel olarak Melşûṭî üzerinden İbâḍî fıkıh usûlünün Şâfi‘î fıkıh usûlü ile olan irtibatı kurgulanmaya çalışılacaktır. Buradan hareketle her ne kadar araştırma Ḫaffâf’ın el-Aḳsâm ve’l-ḫiṣâl’i ile Melşûṭî’ye nispet edilen el-Edille ve’l-beyân adlı eser üzerinden temellendirilmeye çalışılsa da her iki mezhep arasındaki irtibatın genel fotoğrafını sunmak için, farklı usûl eserlerinden de istifade edilecektir.
The jurisprudential madhhab (sect) have structures, methods, inner disciplines and consistencies within themselves. In addition to these, the jurisprudential madhhabs are not static structures which are closed to different madhhabs, thoughts and developments except for them. On the contrary, a madhhab’s interaction with other madhhabs has a share in the development of that madhhab. The fact that the madhhabs produce works such as al-jadal (dialectic of jurisprudental) and al-khilāf (the science of disagreement) to criticise the views of different madhhabs and defend their views can be evaluated as a literature specific to al-fiqh (Islamic law) emerging as a result of interactions of a madhhab with others. It is necessary that a madhhab must have a domination on the rival sect in order to be able to criticise its and others’ doctrine apart from it. When looked from this angle, the presence and development of the madhhabs as institutional bodies, in a sense, rely on their interaction and communication with different madhhabs. This interaction took place in the form of scientifically struggling and competing with different madhhabs other than the madhhabs we mentioned, as well as mutually benefiting from each other’s jurisprudential heritage. In particular, the madhhabs that exist and live in the same region interact with each other more. However, this does not mean that the members of the madhhabs living in remote areas are independent and unaware of each other and do not interact with each other. On the contrary, travels to geographies far from each other because of different reasons and meetings in religious centres such as Ḥijāz enabled the circulation and mutual use of the information put forward in centres far from each other. In this respect, in our research, the interaction of the madhhabs with each other will be discussed through two texts put forward by two different sectarian scholars living in different geographies and different time intervals that can be considered far from each other. One of these texts is the work called al-Aqsām wa-l-khiṣāl of Abū Bakr al-Khaffāf (d. 362/973), one of the Shāfi‘ī jurits of Iraq region al-Adilla wa-l-bayān thought to belong to Tabghūrīn al-Malshūṭī (d. 6th/12th century), one of the Ibāḍī scholars of Maghrib region. The relation between two figures one of whom is from Iraq region and the other is from Maghrib region, yet with a time interval of two hundred years between them, and the relation between two jurists one of whom is Shāfi‘ī the other is Ibāḍī will be studied. Within this context, the basic target of the study is to establish the effect and interaction between Shāfi‘ī uṣūl al-fiqh (Islamic legal theory) and Ibāḍī uṣūl al-fiqh. More accurately, the effect of Shāfi‘ī uṣūl al-fiqh on Ibāḍī uṣūl al-fiqh will be tried to be revealed through the influence of al-Khaffāf’s al-Aqsām wa-l-khiṣāl on al-Adilla wa-l-bayān, which is ascribed to al-Malshūṭī. When we look at the fiction in al-Malshūṭī’s work, it is possible to say that he was influenced by al-Khaffāf in many aspects, both in terms of wording and content. However, al-Malshūṭī’s thought on uṣūl al-fiqh is not only related to al-Aqsām wa-l-khiṣāl of al-Khaffāf, but it is also connected with the views of other Shāfi‘ī scholars, especially al-Shāfi‘ī (d. 204/820), on issues that are not found in al-Aqsām wa-l-khiṣāl. Considering this point, al-Malshūṭī’s thought on uṣūl al-fiqh will be compared, and the views of Shāfi‘ī scholars will be compared, and the connection between Ibāḍī uṣūl al-fiqh and Shāfi‘ī uṣūl al-fiqh will be tried to be constructed through al-Malshūṭī. From this point of view, although the research is tried to be based on al-Aqsām wa-l-khiṣāl by al-Khaffāf and al-Adilla wa-l-bayān, which is attributed to al-Malshūṭī, it is aimed to benefit from different uṣūl al-fiqh works to provide the general picture of the connection between both madhhabs.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Islamic Law |
Journal Section | RESEARCH ARTICLES |
Authors | |
Early Pub Date | December 10, 2023 |
Publication Date | December 15, 2023 |
Submission Date | July 1, 2023 |
Acceptance Date | November 17, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 |
Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.