This research is about the semantic equivalent of sounds in the Arabic language, which is a fundamental component in the formation of utterances. In classical language studies, syntaxists tried to ground semantics at the level of words and sentences. In the periods when the written form of the language was respected, letters were regarded as the basic carrier elements of words and meanings. However, sounds rather than letters, which are products of written form, are the basic components that make up the existence of language. Therefore, the oldest form of a language is its oral form. Sounds can be classified into vocal and consonant categories. This study aims to reveal the nature and importance of vocals in Arabic in terms of meaning. It is a generally accepted idea that vocals have a semantic influence. However, it is a fundamental issue that needs to be investigated in what respect and at what level the vocals affect the meaning. However, it is a fundamental issue that needs to be investigated in what respect and at what level the vocals affect the meaning. The determination that the relationship between sound and meaning exists at a significant level will provide to reach important presumptions about the origin of language and its words. This study concerns Sāmı̄ languages in particular and all languages in general, in terms of the results to be achieved. The main hypothesis of the research is to reach meaningful conclusions about the semantic nature of vocals, based on the ideas pointed out by classical period linguists. In this context, the theories of names such as Ḫalīl b. Aḥmad, Sībawayhi, Ḳutrub, İbn Cinnī regarding voice and especially vocals are discussed holistically. The research is based on two themes. These are morphology and syntax. Arabic morphology has sīġas derived by the istiqaq method. Classical linguists have identified ready-made patterns to which words could potentially belong. Changes in these patterns occur through vocals and consonants. In some cases, it is only the vocals that determine the meaning. This issue, which concerns phoneme theory, essentially reflects the characteristics of Arabic language methodology. Because the sound changes between forms essentially involve a mechanical structure. For example, the difference between the fāʿil and fāʿale patterns stems from only a single vocal. However, both forms cause different roles and actions, especially in terms of syntax. Another aspect of the issue is the amil theory. The ʿāmil, one of the most basic methodologies of the Arabic language, determines the meaning on the syntax level. This event, which is specific to iʿrāb ḥarakāt, is related to vocals. Vocals take on various roles with three basic ḥarakāt: ḍamme, fetḥa, and kesra. Ḍamme is thought to be the strongest of all vocals. The elements that are affected by the outcome of the action are fetḥa, and the elements that take on the explanatory role are kasra, the weakest vocal. Apart from all these, sound-related events such as the bilateralism theory, the principle of convenience, and sound symbolism contain information that vocals can have special meanings. In fact, this part of the issue concerns the ontological aspect of language. Hypotheses regarding the emergence of language should prioritize the role of sounds. Similar research can be conducted specifically for different cultures and civilizations. The second important part of the issue is related to the pedagogical aspect of the language. Another goal of this study is to re-evaluate basic topics such as iʿrāb in Arabic grammar from a sound-centered perspective and present them to the target audience.
Bu araştırma, lafızların oluşumunda temel bileşen olan seslerin Arap dilindeki semantik rolü hakkındadır. Klasik dil araştırmalarında nahivciler semantiği kelime ve cümle düzeyinde temellendirmeye çalışmışlardır. Dilin yazılı formunun itibara alındığı dönemlerde harfler lafız ve anlamların temel taşıyıcıları olmuştur. Ancak yazılı formun ürünleri olan harflerin öncesinde sesler, dilin varlığını oluşturan en temel bileşenlerdir. Bu sebeple bir dillin en aslî formunun sözlü hali olduğunu belirtmek gerekir. Yapıları itibariyle sesler vokal ve konsonantlar olmak üzere iki kısma ayrılır. Bu çalışmada Arapça vokallerin anlam açısından önemi vurgulanmaya çalışılmıştır. Vokallerin mana ile ilişkisi, genel anlamda kabul gören bir anlayıştır. Ancak vokallerin hangi açıdan ve ne düzeyde anlama tesir ettiği, araştırılması gereken önemli bir meseledir. Ses-mana arasındaki ilişkinin anlamlı düzeyde var olduğunun tespiti dilin vazedilişine dair önemli karinelere ulaşmayı sağlayacaktır. Elde edilecek sonuçları itibariyle bu çalışma, özelde Sāmı̇̄ dillerini genelde ise tüm dilleri ilgilendirmektedir. Araştırmanın temel hipotezi, klasik dönem dilcilerin işaret ettiği fikirlerden hareketle vokallerin semantik mahiyetine dair anlamlı sonuçlara ulaşmaktır. Bu kapsamda Ḫalīl b. Aḥmed, Sībeveyhi, Ḳuṭrub, İbn Cinnī gibi isimlerin sese ve özellikle vokallere dair teorileri bütüncül olarak ele alınmıştır. Araştırma morfoloji ve sentaks olmak üzere temelde iki tema üzerine kurgulanmıştır. Arapça, morfolojik bakımdan iştiḳāḳ yöntemiyle türetilmiş birtakım ṣīġalarla örülü bir dildir. Klasik dönem dilcileri, lafızların kurgulandığı standart bazı kalıplar tespit etmiştir. Bu kalıplardaki değişimler vokal ve konsonantlar üzerinden gerçekleşmektedir. Bazı durumlarda anlamı tayin eden unsur yalnızca vokallerdir. Fonem kuramını ilgilendiren bu husus, esasında Arap dil metodolojisinin karakteristiğini yansıtır. Zira ṣīġalar arasında yaşanan ses değişimleri, özünde mekanik bir yapılanmayı barındırır. Örneğin fāʿil ile fāʿale kalıpları arasındaki farklılık yalnızca tek bir vokalden kaynaklıdır. Ancak her iki ṣīġa özellikle sentaks bakımından farklı roller ve eylemlere sebebiyet vermektedir. Arap morfolojisinde metodolojik açıdan buna benzer birçok örnek mevcuttur. Meselenin bir diğer yönünde ʿāmil teorisi temelli sentaks yer almaktadır. Arap dilinin en temel teorilerinden olan ʿāmil, sentaks düzleminde anlamın taşıyıcısı konumundadır. İʿrāb harekeleri özelinde gerçekleşen bu olay aslında vokalleri ilgilendirir. Vokaller ḍamme, fetḥa ve kesra olmak üzere üç temel sembol (hareke) ile çeşitli roller üstlenirler. Tüm vokaller içerisinde en kuvvetlisinin ḍamme olduğu düşünülmektedir. Nitekim cümle içindeki en önemli ögeler (yüklem ve özne konumundaki ögeler) iʿrāb harekesi olarak ḍamme almaktadır. Eylemin neticesinden etkilenen unsurlar fetḥa, açıklayıcı rolünü üstlenen unsurlar ise en güçsüz vokal olan kesra halinde yer alır. Tüm bunlar dışında s̱ünāiyye teorisi başta olmak üzere kolaylık prensibi ve ses sembolizmi gibi sese dair olaylar vokallerin tikel düzeydeki varlıklarının birtakım anlamlar içerdiğine işaret etmektedir. Esasında meselenin buraya kadarlık kısmı dilin ontolojik yönünü ilgilendirmektedir. Dilin ortaya çıkışı hakkında öne sürülen hipotezlerin merkezinde seslere yer açılması gerekir. Farklı kültür ve medeniyetler özelinde benzer dil araştırmaları yürütülebilir. Meselenin ikinci önemli kısmı ise dilin pedagojik yönüyle ilgilidir. Arap gramerinde en temel konulardan olan iʿrābın ses merkezli bir perspektifle yeniden irdelenerek hedef kitleye sunulması, bu çalışmanın ulaşmak istediği sonuçlardan bir diğeridir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Arabic Language and Rhetoric |
Journal Section | RESEARCH ARTICLES |
Authors | |
Early Pub Date | June 12, 2024 |
Publication Date | June 15, 2024 |
Submission Date | February 25, 2024 |
Acceptance Date | May 6, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Issue: 34 |
Şırnak University Journal of Divinity Faculty is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License (CC BY NC).