Günümüzde dünyanın ikiye bölündüğü yaygın kabul görmektedir; gelişmiş ve gelişmemiş, ülkeler. Gelişmemiş ülkeler sadece bir seçenekle karşı karşıyadırlar artık; gelişmek ya da modernleşmek. Bu dönemde, Batı uygarlığı bazı temel değerlere/kavramlara işaret etmektedir; kapitalizm, bireyselcilik, laiklik, insan hakları, tüketim ve bunlardan önemlisi, rasyonalite. Fakat, Batıdaki aydınlar, Batının, rasyonalite ve özellikle pozitif metodolojinin ilkelerine dayanarak kazandığı, göreli imtiyazları ve üstünlükleri korumak ve sağlamlaştırmak için bu tartışmaların yönünü değiştirmenin zamanı geldiğine inanmaktadırlar. Bu makale, post-modern söylemi, azgelişmiş ülkeler açısından değerlendirmektedir. Sonuç olarak, post-modernizmin, azgelişmiş ülkelerin maddi kaynaklarını ve emek piyasasını sömürmeye hizmet ettiği kabul edilecektir.
It is widely accepted that, in our day, the world is divided into two different parts; developed and undeveloped. Undeveloped countries were left simply with one choice; that is, development or modernisation. In this period, Western civilisation points to a number of basic values/concept, namely, capitalism, individualism, secularism, human rights, consumption, and more importantly than the others, rationality. However, intellectuals in the West is apparently convinced that it is just time to shift the direction of these discussions and to maintain and consolidate relative vested privileges and superiority of the West, which were gained on the basis of principles of rationality and particularly the positivist methodology. This article reviews the post-modern discourse from the perspective of undeveloped countries. It is concluded that post-modernisation services for the exploitation of the labour market and material resources of undeveloped world
Other ID | JA75FA83BS |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 1, 2003 |
Published in Issue | Year 2003 Volume: 4 Issue: 5 |
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.