Abstract
Kuraklığın özellikleri ve etkileri bölgeden bölgeye farklılık gösterdiği için tanımı
da bölgeye ve sektörlere göre değişmektedir. En basit haliyle “arzın talebi karşılayamaması
durumu” olarak tanımlayabileceğimiz kuraklık, şiddeti ve etkisi yönünden, dünyada
meydana gelen doğal afetler içerisinde ön sıralarda yer almaktadır.
Subtropikal kuşakta, Akdeniz makroklima alanı içerisinde kalan ülkemizde, yıllar arasında
büyük yağış değişikliklerinin görülmesi, yaygın veya bölgesel ölçekli, farklı şiddetteki
kuraklık olaylarına neden olmaktadır. Bu nedenle kuraklık olayı ülkemizde çok sık karşılaşılan
bir sorundur. Bu konuda yer ve zaman esaslarına dayalı analizler tam olarak
yapılmış değildir. Bununla birlikte 1927/28, 1956/57, 1959, 1970, 1972/73, 1977, 1982,
1984, 1989/90, 1994, 2000/01 ve 2006/07 yılları ülkemizin büyük bölümünde yağış
açığının tehlikeli boyutlara ulaştığı yıllar olarak kayıtlara geçmiştir.
Anadolu’nun iklim tarihi üzerindeki dendroklimatolojik çalışmaların son yıllarda artması
ile çok daha eski dönemlere ilişkin bazı önemli sonuçlara da ulaşılmıştır. Ülkemizin değişik
bölgelerinde yapılmış olan iklimsel rekonstrüksiyonlar ve karakteristik yıl analizleri
sonucunda, bazıları Osmanlı kayıtlarında da bulunan, son 350 yıllık dönemde; 1676,
1679, 1696, 1715, 1725, 1746, 1757, 1797, 1804, 1815, 1878/79/80, 1886/87 kurak
yıllar olarak tespit edilmiştir.
1970’li yıllardan beri Doğu Akdeniz havzasında ve Türkiye’nin Akdeniz Yağış Rejimine
sahip illerinde yıldan yıla yağış değişkenliği yüksek olmakla birlikte özellikle kış ve
buna bağlı olarak da yıllık toplam yağışta önemli azalmalar gözlenmiştir. Bunun yanı
sıra, yapılan çalışmalarda nüfus artışının bugünkü hızıyla devam etmesi halinde önümüzdeki
20 yıl içerisinde su talebinin iki katına çıkacağı ve ciddi sorunların yaşanacağı
belirtilmektedir. Su kaynaklarının sınırlı olması da artan talebe cevap verebilmesini
zorlaştırmaktadır. Yine görülmüştür ki bir kuraklık yönetim planının bulunmaması yaşanan
şiddetli ve yaygın kuraklıklarda başta enerji ve tarım olmak üzere sosyo-ekonomik
sektörlerin önemli bir bölümünde büyük maddi ve manevi zararlara neden olmaktadır.
Bilindiği üzere kuraklığın meydana gelmesini önlemek mümkün değildir. Ancak, alınacak
önlemler sayesinde olumsuz etkilerini en aza indirebiliriz. Bu çalışmada, kurak
dönemlerde yaşanabilecek olumsuz koşullarda ülkemizdeki mevcut su kaynaklarımızın
en verimli şekilde kullanılabilmesi için alınması gereken önlemler (yasal ve gönüllük
esasına dayalı olarak), sürdürülebilir bir Kuraklık Yönetim Planı çerçevesinde, izah edilmektedir.