Hayatın mutlak biçimde sona ermesi anlamına gelen ölüm, insanlığın önemli geçiş dönemlerinden birisi olmuştur. Bilinmezliği ve tekrarlanmayan bir fenomen olması nedeniyle ölüme karşı büyük bir merak ve ürperti hissedilmiş ve bu duygular eşliğinde ölüme ilişkin anlayışlar geliştirilmiştir. Toplumların inanç sistemleri doğrultusunda ölüme ilişkin farklı anlayışlar ve bu anlayışların şekillendirdiği çeşitli gelenek, görenek, ibadet ve ayinler oluşmuştur. Ölüme ilişkin anlayışlar ve uygulamalar, kültürler arası değişim göstermekle birlikte yaşamın sağlıklı bir biçimde devamını ve uzatılmasını amaçlamıştır. Bu amaç doğrultusunda, ihlal edilmesi halinde büyüsel güçleri harekete geçirebilen, dinî ve ahlâkî düşüncenin önsel ilkesi olan “tabu” adlı güçlü yasaklamalar oluşturulmuştur. Bu yasaklamalara riayet edilmesi; ölüm karşısında geçici de olsa zafer kazanılmasını, farklı bir dünyaya göçtüğü için yaşayanların dünyasına özlem duyan ölünün sakinleştirilmesini mümkün hale getirmektedir. Ölüme ilişkin tabu ve kaçınmalar, ölüme ve ölüye karşı beslenen olumsuz algıyı kırma, yaşayanları, ölüm karşısında hissedilen korku, kaygı ve dehşet gibi duygulardan mümkün olduğunca kurtarma gibi işlevler üstlenir. Uyulan tabu ve kaçınmalar, ürpertici bir olgu olan ölüm karşısında bireyi cesaretlendirmekte ve yaşamının tehdit altında olmadığına dair güvence vermektedir. Bu makalede öncelikle ölüme ilişkin tabu ve kaçınmaların oluşmasına yol açan psikolojik unsurların korku, kaygı, dehşet neler olduğu tartışılmıştır. Halk anlatılarından hareketle ölüm etrafında oluşan tabu ve kaçınmaların; cesede, ölüyü anma günlerine, ölen kişinin mülkiyetine, ölümün adına anmaya ilişkin tabu ve kaçınmalar olmak üzere dört alt başlık altında değerlendirilmesi uygun görülmüştür. Çalışmada Türk kültürünün erken devirlerinde ve değişik coğrafyalarında rastlanan ölüme ilişkin tabu ve kaçınmaların Türk halk anlatılarına yansıma biçimleri incelenmiştir. Bu çalışma esnasında ölüme ilişkin tabu ve kaçınmaların mitolojik ve dinî kökeninin sorgulanmasına gayret edilmiştir. Ölüm noktasında beliren tabu ve kaçınmaların; ölen kişiyi taşınmış olduğu yeni dünyasında mutlu kılmayı, onun geri dönüşünü engellemeyi ve geride kalanları ruhsal açıdan sağaltmayı amaçladığı tespit edilmiştir. Yine inceleme çerçevesinde Türk halk anlatılarında tespit edilen tabu ve kaçınmaların, ölüme karşı gösterilen inanç odaklı bir refleks olduğu ve insanın yaşam hakkını yücelttiği ortaya konmuştur.
Death, the absolute end of life, is one of the important transitional periods for humanity. Because of its unknownness and non-recurring phenomenon, there was a tremendous sense of curiosity and trembling towards death, and understanding of death was developed with these feelings. There are different understandings of death in social systems of belief and various traditions, prayers and rites formed by those understandings. Although understandings and practices relative to death differ culturally, the aim is a healthy and long life. For this, some strong prohibitions, called taboos, have been formed. Taboo is a prior principle of religious and ethical thinking which, if violated, can motivate magical powers. Compliance with these prohibitions makes a victory even temporarily possible against death and the calming of the dead who longs for the world of the inhabitants because they migrated to a different world. Taboo and avoidance of death undertake functions such as breaking the negative perception of death and the dead and rescuing the living as much as possible from feelings such as fear, anxiety and horror. The obeyed taboo and avoidances encourage the individual in the face of the creepy phenomenon of death and assure that her/his life is not threatened. First of all in this article, psychological elements such as fear, anxiety and violation that cause the formation of taboos and avoidances about death are considered. Based on folk narratives epic, legend, tale, menkabe, memorate , it is considered appropriate to evaluate taboo and avoidances around death under four sub-headings, which are taboo and avoidance on the body, on the days of commemoration of the dead, on the property of the deceased and on the commemoration in the name of death.Also, the reflection of taboos and avoidances about death encountered in the early eras and different locations of Turkish culture on Turkish folk narratives is studied. During this study, it has been tried to question the mythological and religious origins of death taboo and avoidances. It is determined that taboos and avoidances of death aim to make the deceased person happy in his new world, to prevent his return and to heal the survivors spiritually. Again, as a result of this consideration, it is put forth that the taboos and avoidances determined are a belief-oriented reflex towards death and that they exalt human right to live
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | December 1, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Issue: 42.1 |
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License