Öz
Klasik Türk şiirini besleyen malzeme oldukça fazladır ve çeşitlilik arz eder. Söz konusu malzemenin bu denli çeşitlilik arz etmesinde ise Osmanlının siyaset arenasında çok geniş topraklara sahip olması kadar Türklerin İslam dinini kabul etmelerinin de etkili olduğu şüphesizdir. Bu bakımdan Osmanlı şiiri, bir taraftan Osmanlının hâkim olduğu coğrafyanın getirdiği unsurlardan, öte taraftan ise İslam medeniyetinin sunduğu malzemeden beslenmiştir. En yaygın adlandırma ile “divan şiiri” olarak anılan; tarihsel olarak ise XIII. yüzyıldan başlayarak XIX. yüzyıla kadar yaklaşık altı asrı müştemil edebî dönem göz önünde bulundurulduğunda, hemen öncesindeki beylikler dönemi ile Osmanlı bürokrasisinin ilk dönemlerinde Arapça ve Farsçaya karşılık, Türkçenin bir şiir dili olarak işlenip geliştirildiğine şahit olmaktayız. XVI. ve XVII. yüzyıldan itibaren ise Şeyhî, Ahmed-i Dâ’î, Ahmedî gibi Germiyanlı şairlerin şiir dili, Fars şiirinin tesirlerine daha açık hale gelmiştir. Bununla birlikte İranî gelenekten tevarüs eden pek çok husus, Türklerin İslamiyet öncesi dönemine ait olup bu gelenek mazmun, hayal dünyası ve şiir anlayışı bakımından her zaman klasik Türk şiiri üzerinde etkili olmuştur.
Bu makalede de bir İran şehri olan Kirman ve onun klasik Türk şiirindeki kullanımları ile yine bu şehir dolayısıyla Türk şiirinde kullanılmış Farisî bir mecaz olan “zîre be-Kirmân” tabiri, örnek beyitlerden hareketle ve kronoloji göz önünde bulundurularak incelenmeye çalışılacaktır