Molla Hüsrev ismiyle şöhret bulan Mehmed b. Ferâmurz b. Ali (ö. 885/1480) tarafından yazılan Mirkâtü’l-Vusûl ilâ İlmi’l-Usûl isimli eser, Osmanlı döneminde fıkıh usulü alanında Hanefî mezhebine göre yazılan önemli metinlerden biridir. Molla Hüsrev, bu usul metnini yazdıktan sonra kendisi şerh etmiş ve bu şerhi de Mir’âtü’l-Usûl fî Şerhi Mirkâtü’l-Vusûl diye isimlendirmiştir. Metin ve şerh âdeta bir kitap olmuştur. Molla Hüsrev, Mirkât’ın mukaddimesinde belirttiği üzere bu muhtasar metinde ve şerhinde mütekaddimun ve müteahhirun usul âlimlerinin görüşlerini bazı faydalı bilgiler de ekleyerek güzel bir tertiple derlemiştir. Yazıldıktan sonra ilim taliplerinin özen gösterdiği bir eser olmuş, uzun süre Osmanlı medreselerinde ders kitabı olarak okutulmuş ve nüshaları İslam dünyasının dört bir yanında çoğaltılmıştır. Birçok âlim tarafından da üzerine şerh ve haşiyeler yazılmıştır. Mir’ât’ın eski ve yeni birçok baskısı yapıldığı gibi yüksek lisans ve doktora öğrencileri tarafından da tahkik edilmiştir. Fakat buna rağmen eser henüz hak ettiği şekilde tahkik edilmemiştir. Ben de uzun süredir bu kitapla meşgul oldum. İlim taliplerinin, özellikle ilahiyat fakültelerinde okuyan öğrencilerin ve fıkıh usulü ile ilgilenenlerin istifadesine sunmak için Türkçeye tercüme etmeye karar verdim. Çok sayıda baskısı olduğu ve birden fazla tahkiki yapıldığı için işin başında kitabı tahkik etmeyi düşünmedim. Fakat tercüme sırasında mevcut baskı ve tahkiklere müracaat ederek çözemediğim birtakım problemlerle karşılaştım. Karşılaştığım başlıca sorun, metin ve şerhi birbirinden ayırmadaki zorluktu. Bir baskıda metinde olan ifade diğer baskıda şerhte, bir baskıda şerhte olan ifade ise diğer baskıda metinde yer alıyordu. Bir taraftan eseri tercüme ederken diğer taraftan da Mirkât ve Mir’ât’ın metnini düzeltmeye koyuldum. Tercümeyi bitirdikten sonra eseri tahkik etmemin de iyi olacağını düşündüm ve ulaştığım müellif nüshalarını esas alarak tahkik etmeye başladım. Müellifin farklı tarihlerde istinsah ettiği 4 nüshayı esas alarak tahkik işini bitirdim. Kimisini tahkik esnasında kimisini de tahkiki bitirdikten sonra olmak üzere farklı tarihlerde yapılmış dört tahkiki gözden geçirdim ve her birinde sayılamayacak kadar çok hata olduğunu gördüm. Gözden geçirdiğim tahkiklerden biri, İlyas Kaplan tarafından Türkiye’de yapılan ve 2011 yılında Dâr-ı Sader tarafından neşredilen tahkik çalışmasıdır. Müellif nüshalarından biri kullanılmış olmasına rağmen bu tahkikte çok sayıda hata mevcuttur. Yazıda bu tahkikteki hatalara işaret ederken Dâr-ı Sader ismini kullandım. Diğer bir tahkik ise Ahmed Ebû Türkiye tarafından Libya’da 2009 yılında yüksek lisans tezi olarak yapılan çalışmadır. Yazdığım metni, baştan sona bu tahkikle de karşılaştırdım ve bu tahkikte de birçok hata yapıldığını gördüm. Yazıda bu tahkikteki hatalara işaret ederken Dâru’l-Manzûme ismini kullandım. Üçüncü tahkik ise Mekke’de Ümmü’l-Kurâ Üniversitesinde üç doktora öğrencisi tarafından birbirine yakın tarihlerde yapılan tahkik çalışmasıdır. Bu tahkikte de birçok hata mevcuttur. Yazıda bu tahkikteki hatalara işaret ederken Ümmü’l-Kurâ Üniversitesi ismini kullandım. Son olarak İstanbul'da 2022 yılında Siraç Yayınlarından çıkan tahkiki, kendi yaptığım tahkikle karşılaştırarak gözden geçirdim. Bu tahkikte ise iki nüshaya dayanılmıştır. Birisi, benim de tahkikte kullandığım müellife ait ilk nüsha, diğeri ise matbu olan bir nüshadır. Tahkik kurallarının aksine bu tahkikte müellif nüshası değil, matbu nüsha esas alınmıştır. Müellif nüshasındaki farklılıkların bir kısmına ise dipnotta yer verilmiştir. Matbu nüshayı esas alması sebebiyle bu tahkikte de birçok hata söz konusudur. Bu tahkike işaret ederken de Dâru's-Sirâç ismini kullandım. Bu hataların önemli bir bölümü, eserin Türkiye’deki yazma eserler kütüphanelerinde birden fazla müellif nüshası bulunmasına rağmen eseri tahkik edenlerin bu nüshaları değil de sonraki dönemlerde istinsah edilen nüshalarını kullanmış olmalarından kaynaklanmıştır. Ancak hataların tek sebebi bu değildir. Aksine birçok hata da muhakkiklerin kendilerinden kaynaklanmaktadır. Bunlar da ya fıkıh usulü konularına yeterince aşina olmamaktan veya yeterince araştırma yapmamaktan ve özen göstermemekten kaynaklanan hatalardır. Bu yazıda okuyucunun dikkatini çekmek için yukarıda belirtilen türdeki hatalara bazı örnekler verilerek bunların sebebine değinilecektir. Uzatmamak için her bir hata türüne bu tahkiklerden bazen bir iki örnek, bazen de hatanın önemine binaen daha fazla sayıda örnek verilmiştir.
Makalenin Dergi Parka yüklenmesinde yardımcı olan Doç. Dr. Ömer Özbek'e ve makalenin yayınlanmasına vesile olan Prof. Dr. Murat Şimşek'e teşekkür ederim.
يعدّ «مرآة الأصول في شرح مرقاة الوصول» لمحمد بن فَرَامُرْزْ بن علي الشهير بملّا خُسْرَوْ المتوفى سنة 885 هـ/1480 م واحدًا من أهمّ الكتب المؤلفة في أصول الفقه في عهد الدولة العثمانية. وبعد تأليفه حاز على موقع هامّ بين المؤلفات الأصولية ودُرِّس في المدارس العثمانية زمنًا طويلًا، وانتشرت نسخه في نواحي بلاد الإسلام في فترة قصيرة، وعليه عُلّقت حواش كثيرة. وقد طُبِع «المرآة» عدّة مرات قديمًا وحديثًا، لكنّ هذا الكتاب القيّم لم ينل مكانته العلمية كما يليق به بعدُ، رغم تحقيقه غير مرة. وفي هذه العجالة راجعنا أربعًا من تحقيقات «المرآة» وأشرنا إلى بعض الأخطاء التي وقع فيها المحققون.
The work named Mirqāt al-Wusūl ilā al-‘Ilm al-Usūl, written by Mehmed bin Farāmurz bin Ali (d. 885 AH./1480 AD) who became famous with the name Mullā Khusraw, is one of well-considered texts written in the field of principles of jurisprudence (usūl al-fiqh) according to the Hanafi school during the Ottoman period. Mullā Khusraw, after writing this text, commented on it himself and named this commentary as Mir’āt al-Usūl fî Sharh Mirqāt al-Wusūl. The text and the commentary have almost became a book. Mullā Khusraw has compiled in this summary and its commentary the views of the precedessor and successor scholars in this concise text and commentary with some useful informations, as stated in Mirqāt’s introduction. After it was written, it became a work that scholars took care of, it was used as a textbook in Ottoman madrasahs for a long time and it was copied all over the Islamic world. Commentaries and annotations were written on it by many scholars. There are many editions of the book, old and new. The book was also investigated by postgraduate and doctoral students. However, as for me, this valuable book has not yet attained its scientific status as it deserves. I have been busy with this book for a long time too. I decided to translate it into Turkish for the benefit of students of science, especially students studying in faculties of theology and those interested in usūl al-fiqh. I didn't think to criticize the edition of this book at the beginning because of its large number of puplications and many edition critiques were made. However, during the translation, I encountered some problems that I could not solve by resorting to the available editions and edition critiques. The main problem I faced was the difficulty in distinguishing between the text and the commentary. The expression in the text in one edition was in the commentary in the other edition and the expression in the commentary in another edition was in the text. While translating the work on the one hand I also started to correct the text of Mirqāt and Mir’āt. After I finished the translation, I thought it would be good for me to study the work and I started to edition critique based on the author's copies I reached. I reviewed four edition critiques of the book made on different dates. In research result I found that there were too many mistakes that cannot be counted in each of the edition critiques I have reviewed. The first edition critique of the book was made by Hassan Ahmed Abu Turkiya under the supervision of Ghaith Mahmoud Al-Fakhri in Libya in 2009 as a postgraduate thesis. I compared the text I wrote with this study and I saw that many mistakes were made in this study. In the article I used the name “Dār al-Manzuma” when referring to the mistakes in this edition critique. The second edition critique was made by three doctoral students under the supervision of Dr. Shaaban Muhammed Ismail in Mecca on different dates. There are many mistakes in this study as well. In the article, I used the name “Umm al-Qura University” when referring to the mistakes in this study. The third edition critique of the book was made by Ilyas Kaplan in Turkey and published by “Dār Sader” in 2011. Although only one of the author's copies was used, there are many mistakes in this investigation. In the article I used the name “Dār Sader” when referring to the mistakes in this study. The last edition critique I reviewed is the edition pulished by Dār Sirac in Istanbul in 2022. Two copies were used in this study. One of them is author’s copy and the other is a printed copy. Many mistakes were made in this edition, as in the others. In the article, I used the name “Dār al-Sirac” when referring to the mistakes in this publication. An important part of these errors stemmed from the fact that although there are more than one copy of author’s work in Turkish manuscript libraries, those who researched of the work used later copies rather than these copies. However, this is not the only cause of errors. On the contrary, many mistakes arise from the researchers themselves. These are the mistakes that arise either from not being familiar with the issues of usūl al-fiqh or from not doing enough research and paying attention. In this article, some examples of the above-mentioned mistakes will be given to draw the reader's attention, and the reason for them will be addressed. In order not to lengthen, sometimes one or two examples of these studies are given for each mistake type, and sometimes more examples are given due to the importance of the mistakes.
Primary Language | Arabic |
---|---|
Subjects | Islamic Law |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 31, 2023 |
Submission Date | August 12, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 |