تُعد طبيعة العلم الإلهي أحد الموضوعات الرئيسية التي نوقشت في التقاليد المشائية والإشراقية والكلامية. وقد أثارت آراء ابن سينا حول طبيعة العلم الإلهي، ولا سيما ادعاءه بأن علم الله بالأشياء هو علم كلّي، مناقشات جادة من بعده. ويتمحور الإطار العام لهذه المناقشات حول طبيعة معرفة الله قبل خلق الأشياء وبعد خلقها. وبعبارة أخرى، هل علم الله بالأشياء حصوليّ أم حضوريّ؟ هل هو كلّي أم جزئيّ؟ وقد وُجّهت انتقادات لتفسيرات ابن سينا في التراثين الكلامي والإشراقي على حد سواء، كما أن المحققين من الصوفية وجهوا له انتقادات مماثلة في هذه المسألة. ومع ذلك، فقد وجد المحققون من الصوفية أن تفسيرات كلتى المدرستين غير كافية، وسعوا إلى حل المشكلة في إطار مفهوم وحدة الوجود. وبما أن آراء ابن سينا كانت محور الانتقادات؛ فإن هذه الدراسة سوف تشرح أولاً بإيجاز آراء ابن سينا حول طبيعة العلم الإلهي. ثم سنعرض بعد ذلك الاعتراضات التي وجهها الغزالي(ت ٥٠٥/١١١١)، وفخر الدين الرازي (ت ٦٠٦/١٢١٠)، والسهروردي المقتول (ت ٥٨٧/ ١١٩١)، ونصير الدين الطوسي (ت ٦٧٢/١٢٧٤) إلى ابن سينا، محاولين تحديد أسس هذه الاعتراضات. وأخيراً سوف نخصص الجزء الرئيس من دراستنا هذه لعرض وجهة النظر التي وضعها المحققون من المتصوفة اعتمادًا على أسماء مثل صدر الدين القونوي (ت ٦٧٣/١٢٧٤) وداود القيصري (ت ٧٥١/ ١٣٥٠) وصائن الدين بن تركة (ت ٨٣٦/١٤٣٢)).
The nature of divine knowledge is one of the key subjects discussed within the Mashshā'ı̄, Ishrāqı̄, and Kalām traditions. Ibn Sı̄na's (ö. 428/1037) views on the nature of divine knowledge, particularly his claim that God's knowledge of things is universal (kullī), sparked serious debates after him.
The general framework of these discussions concerns the nature of God’s knowledge before and after the creation of things. In other words, is God's knowledge of things conceptual (husūlī) or intuitive (hudhūrī)? Is it universal (kullī) or particular (juz'ī)? In this matter, both the kalām and ı̄shrāqı̄ thinkers have directed various critiques against Ibn Sı̄na’s explanations, as well as similar critiques by the muhaqqiq Sūfı̄s. However, the muhaqqiq Sūfı̄s found the explanations of both schools inadequate and aimed to resolve the issue within the framework of the concept of wahdat al-wujūd. Since the source of the critiques is Ibn Sina’s understanding, in this study we will first briefly explain his views on the nature of divine knowledge. Then, we will present the critiques of al-Ghazālī (ö. 505/1111), Fakhr al-Dīn al-Rāzī (ö. 606/1210), Maqtūl Suhrawardī (ö. 587/1191), and Nasīr al-Dīn al-Tūsī (ö. 672/1274) to Ibn Sı̄na, and thus attempt to determine the core of their objections. Finally, in the main part of our study we will address the perspective of viewpoints which the muhaqqiq Sūfı̄s drawing on figures such as Sadr al-Dīn al-Qūnawī (ö. 673/1274), Dāwūd al-Qayṣarī (ö. 751/1350), and Saʿīn al-Dīn Ibn Turkah (ö. 836/1432).
The general framework of these discussions concerns the nature of God’s knowledge before and after the creation of things. In other words, is God's knowledge of things conceptual (husūlī) or intuitive (huzūrī)? Is it universal (kullī) or particular (juz'ī)? In this matter, both the kalam and ishraqi thinkers have directed various critiques against Ibn Sina’s explanations, as well as similar critiques by the muhaqqiq Sufis. However, the muhaqqiq Sufis found the explanations of both schools inadequate and aimed to resolve the issue within the framework of the concept of wahdat al-wujūd. Since the source of the critiques is Ibn Sina’s understanding, in this study we will first briefly explain his views on the nature of divine knowledge. Then, we will present the critiques of al-Ghazālī, Fakhr al-Dīn al-Rāzī, Maqtūl Suhrawardī, and Nasīr al-Dīn al-Tūsī to Ibn Sina, and thus attempt to determine the core of their objections. Finally, in the main part of our study we will address the perspective of viewpoints which the muhaqqiq Sufis drawing on figures such as Sadr al-Dīn al-Qūnawī, Dāwūd al-Qayṣarī, and Saʿīn al-Dīn Ibn Turkah,
İlâhî bilginin mahiyeti, Meşşâî, İşrâkî ve Kelâmî gelenekler içinde üzerinde durulan önemli konulardan biridir. İbn Sînâ’nın (ö. 428/1037), ilâhî bilginin mahiyeti hakkındaki görüşleri, özellikle de Hakk’ın eşyaya dair bilgisinin küllî olduğu yönündeki ifadeleri, kendisinden sonra ciddi tartışmalara yol açmıştır. Bu tartışmaların genel çerçevesi, Hak Teâlâ’nın bilgisinin, eşya yaratılmadan önce ve yaratıldıktan sonra ne şekilde olduğu meselesidir. Yani Hakk’ın eşyaya dair bilgisi husûlî midir, yoksa huzûrî mi? Küllî midir, cüzî midir? Bu konuda, İbn Sînâ’nın açıklamalarına hem kelâmî hem de işrâkî gelenekler içerisinde çeşitli eleştiriler yöneltilmiş, muhakkik sûfîler de benzer eleştiriler getirmiştir. Ancak muhakkik sûfîler, her iki geleneğin açıklamalarını yetersiz bulmuş ve meseleyi vahdet-i vücûd anlayışı çerçevesinde çözüme kavuşturmayı amaçlamışlardır. Eleştirilerin merkezinde İbn Sînâ’nın görüşleri bulunduğu için, bu çalışmada öncelikle İbn Sînâ’nın ilâhî bilginin mahiyeti konusundaki görüşlerini kısaca açıklayacağız. Daha sonra sırasıyla Gazzâlî (ö. 505/1111), Fahreddin Râzî (ö. 606/1210), Maktûl Sühreverdî (ö. 587/1191) ve Nasîrüddîn Tûsî’nin (ö. 672/1274) İbn Sînâ’ya yönelik eleştirilerine yer vererek, bu düşünürlerin itirazlarının esasını tespit etmeye çalışacağız. Çalışmamızın asıl kısmını ise muhakkik sûfîlerin, Sadreddin Konevî (ö. 673/1274), Dâvûd Kayserî (ö. 751/1350) ve Sâinüddîn İbn Türke (ö. 836/1432) gibi isimlerden hareketle geliştirdikleri bakış açısını ortaya koymaya ayıracağız.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Sufism |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 30, 2024 |
Submission Date | September 26, 2024 |
Acceptance Date | November 12, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Issue: 54 |
Journal of Sufi Science and Academic Research is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License (CC BY NC).