Yakın dönem Türk felsefesi üzerine konuşulması gerektiğinde, Tanzimat dönemi ile Cumhuriyet arası dönemde eser veren spesifik birkaç pozitivist ve materyalist görüşteki düĢünürümüz ile bu dönemler ele alınmaktadır. Düşünce derinliğiyle felsefe sorunlarına duyarlı olmuş ve eserlerini, felsefe ekolleriyle yakınlık kurarak oluşturmuş olan o dönemin edipleri ise göz ardı edilmektedir. Eserleri, kapsamlı bir toplumsal dönüşüme sebebiyet verdiği halde, bu eserlerin içindeki felsefe derinliği, ya çok tahlil edilememiş veya edebiyat disiplini dışında değerlendirilmemiştir. Vermiş oldukları eserlerin, sadece edebi yönü açısından okuyucuya sunulması, onların eserleri üzerinde sadece edebi değeri açısından bir takım değerlendirmeleri mümkün kılmış ama içeriğindeki felsefi ve sosyolojik konular, felsefe disiplini tarafından çok da irdelenmemiştir. Ömer Seyfettin, eserlerine felsefe ve bilim disiplinlerini, olabildiği kadar, yerleştirmeyi başaran bir edip olduğu kadar, felsefi düĢünce sistemini takip edebilmiş ve aktarabilmiş bir kiĢiliktir. Ayrıca Ömer Seyfettin‟in dönem felsefesi ile girmiş olduğu ilişki ve Batı felsefesi üzerinden yaptığı muhasebe, onun Türk düĢüncesi açısından bir devrim arayışı olarak okunmalı, devrimin nefesinin yetmediği yerde ise evrime müsait bir sosyal bilimsel alan aramak olarak değerlendirilmelidir. Ömer Seyfettin‟in Türk düşünce hayatında yaratığı kırılmanın, izleri inter-disipliner ve multi-disipliner çalışmalarda karşılığı yeni Türk hayatının sosyal bilimsel açılımları çerçevesinde incelenmelidir. Ömer Seyfettin, edebi eserleriyle tanınmış olmasına rağmen, asıl duruş noktasını yaşadığı dönemin felsefesi olarak belirlemiş, bu felsefenin gelişim ilkelerini ise düşünce hayatına uygulamıştır. O dönemin Batı felsefesi genel duruş olarak dil merkezli ve mantıkçı düşünce sistematikleri ile uğraşmaktayken, Ömer Seyfettin de dönemine kayıtsız kalmamıştır ve edebi eserlerine felsefi derinlik ile göstergebilimsel bir anlatımla yön vermiştir. Ömer Seyfettin‟de, felsefenin genel sorunlarının inceleme sahası olan, belirli düzeyde bir episteme algısı ve başvurduğu bir ontoloji düşüncesi olduğunu gözleyebilmekteyiz. Yaslandığı epistemoloji, doğrudan bir felsefi sistem olmak yerine, kültür ve öğelerini belirleyen, onları toplumsal tecrübe olarak tasnifleyen bir epistemolojidir. Yaslandığı ontoloji ise Türk kültür yapısının inşa ettiği toplum ve ona ait dinamikler olarak kar öğelerini belirleyen, onları toplumsal tecrübe olarak tasnifleyen bir epistemolojidir. Yaslandığı ontoloji ise Türk kültür yapısının inşa ettiği toplum ve ona ait dinamikler olarak karşımıza çıkmaktadır. Toplum olmaklığın ontolojik arka planında ise devlet fikrini tartıştığını görmekteyiz. Ömer Seyfettin‟in akıl yürütme argümanlarında, bir problem olarak eski ile yeni olan düĢüncelerin, yaşayış biçimlerinin bazen birbirine zıtlığı ifade edilirken, genel problem ise bu fikirlerin birbiriyle ilişkisi üzerinden ele alınıp, bu iki zıtlığın uzlaştırılma amacı güdülmesidir. Bu zamana kadar ediplerimizin ve özellikle Ömer Seyfettin‟in akıl yürütme biçimlerinin incelenmemiş olması, Türk düĢünce hayatının felsefi bir incelemeden geçmeden ihmal edildiğinin göstergesidir. Makalemiz Ömer Seyfettin‟de tespit edebildiğimiz felsefi yaklaşımları göstermektedir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | March 15, 2018 |
Submission Date | March 18, 2018 |
Acceptance Date | March 19, 2018 |
Published in Issue | Year 2018 Volume: 7 Issue: 1 |