Siyaset felsefesindeki önemli tartışma konularından bir tanesi iktidar sahibi idarecinin gücü ve otoritesinin kaynağı olmuştur. Antik dönem Yunan kaynaklarına kadar uzanan bu tartışmada kullanılan iki önemli terim vardır. Bunlardan bir tanesi tiranlık, diğeri de despotluktur. Her iki terim de iktidar sahibinin mutlak ve sorgulanamayan gücünü çağrıştırmaktadır. Terminolojinin tarihi ve teolojik kaynakları da bir diğerinden farklıdır. Tiran teriminin ilk defa Tanrıların soyundan geldiğine inanılan kralların iktidarına son vererek, onların yerine geçen Yunanlı idareciler icin kullanıldığını biliyoruz. Bu dönüşüm toplumdan bir insanın iktidar sahibi olmasına izin verdiği icin demokrasinin ilk adımı olarak da kabul edilir. Despot kelimesinin Aristotle tarafından “aile reisi” anlamında kullanıldığı kaynaklarda geçmektedir. Avrupa kaynaklı her iki terim Rönesans ve Aydınlanma dönemi aydınları tarafından da tartışılmıştır. Niccolo Machievalli, Thomas More, David Hume, Thomas Hobbes, Montesquieu, John Locke gibi aydınalr iktidarın sınırlarını tartışırken bu terimleri kullamışlardır. Bu tartışma edebiyat metinlerine de yansımıştır. Özellikle, 18. yüzyıl İngiliz edebiyatında şarkiyatçılık söz konusu olduğunda bu iki terim Osmanlı-Türk devletinin yapısını ve bu yapıyı oluşturan düşünceyi yansıtmak icin kullanılmıştır. Bu makalede 18. yüzyıl İngiliz edebiyat metinlerinde “mutlakiyetçilik” [absolutism] düşüncesinin Osmanlı Devleti ile ilgili tartışmalarda nasıl kullanıldığı açıklanacaktır.
Primary Language | English |
---|---|
Subjects | Philosophy |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | July 30, 2020 |
Submission Date | May 23, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 Issue: 13 |