Dinî tecrübe, inanan bir varlık olarak insanın merkeze alındığı, Tanrı’yla iletişimin, yakınlaşmanın, birleşmenin, kişisel varlığın Tanrısal varlıkta yok olması gibi deneyimlerin öne çıktığı vecd haline karşılık gelmektedir. Bu anlamda dinî tecrübe, Yaratıcı ile insan arasındaki bağlantıyı sağlayan, onlar arasındaki zihinsel ilişkiye canlılık kazandıran, kutsal ile karşılaşma ya da kutsalın kendisini açması faaliyetidir. Deist ve natüralistler tarafından Hristiyanlığın temel doktrinlerine yöneltilen eleştirileri, bu paradigma ile açıklama girişimi, vahiy ve kutsal kitap anlayışında köklü bir değişimi beraberinde getirmiştir. Zira insanların kurtuluşu ve mutluluğu için gerekli olan hakikatlerin Tanrı tarafından, bazı özel kişilere önerme formunda bildirilmesi şeklindeki vahiy anlayışı yerini, Tanrı’nın kendisini insanlara açması sonucu edinilen deneyimlerin aktarımı anlayışına bırakmıştır. Başka bir ifade ile önermesel vahiy anlayışının yerini, önermesel olmayan vahiy anlayışı almıştır. Bu anlayış, kutsal kitaplardaki önermelerin hakikati ile ilgili şüpheleri, dolayısıyla nasıl anlaşılmaları gerektiği ve vahyin epistemolojik değeri konusundaki tartışmaları beraberinde getirmiştir. Biz de bu çalışmamızda vahyi, böyle bir deneyime indirgemenin tutarlılığı ile bunun ne gibi teolojik ve felsefî problemlere neden olduğunu incelemeye çalışacağız.
Religious experience corresponds to the state of ecstasy, in which a human being has a central position as a believer, experiences such as communication, intimacy, union with God, and the combination of personal existence with the divine existence come to the fore. In this sense, religious experience is an activity that establishes the communication between the Creator and man, enlivens the mental relationship between them, faces the sacred, or in which the sacred reveals itself. The attempt to explain the criticism on the basic doctrines of Christianity by deists and naturalists with this paradigm brought a radical change in the mentality of revelation and the scripture with it. For this reason, the mentality of revelation, in which the truths necessary for the salvation and happiness of people are communicated by God in the form of propositions to some private individuals, has left its place to the mentality of transferring the experiences gained as a result of God’s revealing himself to people. In other words, the propositional revelation model has been replaced by the propositional revelation model. This mentality has brought about the doubt about the truth of the propositions in the scripture, therefore how they should be interpreted and the discussions on the epistemological value of revelation. In this article, we will try to examine the consistency of degrading revelation to such an experience and the theological and philosophical problems it results.
Religion Philosophy Revelation Scripture Propositional Revelation Non-propositional Revelation
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religion, Society and Culture Studies |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Early Pub Date | December 25, 2022 |
Publication Date | December 31, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Volume: 3 Issue: 2 |
TEVILAT is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License (CC BY NC).