Beşik, yalnızca çocuğun uyumasını ve bakımını sağlayan bir araç olmanın ötesinde; toplumsal kimlik, aidiyet duygusu, koruma, kolektif hafıza ve kültürel süreklilik açısından derin anlamlar taşıyan önemli bir kültürel miras unsurudur. Türk kültüründe beşiğin yapımı, doğal malzemelerin ustalıkla işlenmesiyle hem işlevsel hem de sembolik bir biçim kazanır. Beşiğe yerleştirilen muska, bıçak ve yiyecek gibi nesneler, geleneksel inanç sistemleri çerçevesinde çocuğun hem fiziksel sağlığını hem de manevi bütünlüğünü güvence altına alma amacına hizmet eder. Beşikle ilişkili olarak gerçekleştirilen “beşik toy” (beşiğe yatırma töreni) ve “beşik kertti” (beşikte söz kesme) gibi ritüeller ise çocuğun aileye ve topluma kabulünü simgelerken, toplumsal dayanışma ve aidiyetin pekişmesini sağlar. Sözlü kültürün önemli bir parçası olan beşik ninnileri, çocukların duygusal, ahlaki ve kültürel gelişiminde etkili rol oynar; annelerin sevgi, umut ve dileklerini yansıtırken toplumsal değerlerin kuşaktan kuşağa aktarılmasına katkıda bulunur. Bu çalışmanın konusu, Kırgız ve Özbek Türklerinde beşik olgusunu kültürel, sosyal ve pedagojik yönleriyle incelemektir. Araştırmanın amacı; bu iki toplumda beşikle ilgili gelenek, görenek, örf, âdet, halk inanışları ve uygulamaları tespit etmek, beşiğin çocuk yetiştirmedeki yerini ve önemini ortaya koymak ve kültürel işlevlerini değerlendirmektir. Ayrıca, karşılaştırmalı bir analizle Kırgız ve Özbek toplumları arasındaki ortak ve farklı uygulamalar belirlenmeye çalışılmıştır. Araştırmada literatür tarama yöntemi kullanılmış, klasik eserler ve çağdaş kaynaklar içerik analizi yöntemiyle incelenmiştir. Elde edilen bulgular, beşiğin Kırgız ve Özbek toplumlarında kültürel kimliğin, toplumsal ilişkilerin ve manevi değerlerin korunmasında temel bir unsur olduğunu göstermektedir. Her iki toplumda da beşik etrafında şekillenen ortak inanç ve uygulamaların varlığı dikkat çekicidir. Tarihsel süreçte çocuğun güvenli, rahat ve pratik bir şekilde büyütülmesine katkı sağlayan beşiğin, çağdaş sağlık bilgileriyle desteklenerek kullanılması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Modern tıp ve çocuk gelişimi perspektifinden değerlendirildiğinde, beşiğin geleneksel kullanımına özgü sıkı kundaklama, kalın örtüler ve hareket kısıtlaması gibi uygulamaların çocuk sağlığı açısından bazı riskler taşıyabileceği belirtilmiştir. Bu nedenle, kültürel mirasa saygı çerçevesinde, modern bilim ışığında daha sağlıklı ve bilinçli bebek bakım modellerinin benimsenmesi önerilmektedir.
The cradle (beşik) is far more than a utilitarian object for infant care and sleep; it is a significant element of intangible cultural heritage, embodying meanings of social identity, belonging, protection, collective memory, and cultural continuity. In Turkic cultures, the cradle—skillfully crafted from natural materials—holds both functional and symbolic dimensions. Items traditionally placed in or around the cradle, such as amulets (muska), knives, and food, serve apotropaic functions within folk belief systems, aiming to safeguard the child’s physical health and spiritual well-being. Rituals associated with the cradle, such as beşik toy (the ceremonial placing of the child into the cradle) and beşik kertti (a form of early betrothal), symbolize the child’s formal inclusion in the family and community, while reinforcing social cohesion and collective identity. Lullabies—central to oral tradition—play a key pedagogical and emotional role in shaping the child’s emotional, moral, and cultural development. These songs convey maternal affection, hope, and supplication, while serving as a medium for the intergenerational transmission of communal values. This study explores the cultural, social, and pedagogical dimensions of the cradle among Kyrgyz and Uzbek Turkic communities. Its primary aim is to document the customs, beliefs, rituals, and social practices associated with the cradle in these societies, assess its role in childrearing, and evaluate its broader cultural functions. Using a comparative approach, the study also identifies shared and divergent practices between the Kyrgyz and Uzbek peoples. Employing a qualitative methodology based on a literature review, the research draws on classical texts and contemporary sources, analyzed through content analysis. The findings reveal that the cradle serves as a foundational site for preserving cultural identity, social bonds, and spiritual values in both communities. The continuity of cradle-related beliefs and rituals is particularly noteworthy. While the cradle has historically contributed to the safe and practical care of infants, the study concludes that its contemporary use should be informed by modern medical and developmental knowledge. From the standpoint of pediatric health and developmental psychology, certain traditional practices—such as tight swaddling, heavy covering, and limited movement—may pose health risks. The study thus recommends adopting infant care practices that are scientifically informed while remaining respectful of cultural heritage.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Alawism Bektashism Studies |
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | September 21, 2025 |
Submission Date | June 23, 2025 |
Acceptance Date | August 14, 2025 |
Published in Issue | Year 2025 Issue: 115 |
Bu dergide yayımlanan makaleler Creative Commons Attribution 4.0 ile lisanslanmıştır. Bu lisans, açık erişimli bir makalenin ticari olmayan bir şekilde tekrar kullanılmasına, yazar doğru atfedildiği sürece izin verir.