Değişen dünya dengeleri içinde
Türkiye’nin durumu her an değişmekte ve önemi ise her gün daha çok artmaktadır.
Küreselleşmenin getirdiği yeni kaos ortamları ve Ortadoğu’da meydana gelen
olaylar, Türkiye’nin başta Ortadoğu olmak üzere, Kafkaslar, Orta Asya ve Avrupa
ile olan ilişkilerini yeniden gözden geçirme gerekliliği ortaya çıkarmıştır.
18. yüzyılda ortaya çıkan Milliyetçilik akımıyla beraber kendi kendini yönetme,
kendi kimliği ve kültürüyle var olma duygusu milletleri sarmaya başlamıştır.
Milletler kimliklerini ortaya koyarken köklü bir tarihleri olduğunu öne
çıkarmayı gereklilik olarak görmüşlerdir. Bu anlamda Osmanlı Devleti sınırları
içinde yaşayan Ermeniler, Batılı güçlerin ve Rusya’nın kışkırtmasıyla beraber,
başta Anadolu olmak üzere Osmanlı Devleti sınırları içinde birçok ayaklanma
girişiminde bulunmuşlardır. Ancak Ermenilerin Anadolu’da ve özellikle Doğu
Anadolu’da binlerce yıldır var olduklarına dayanan tarih tezleri de içten içe
işlenmeye başlamış ve günümüze kadar gelmiştir. Bu maksatla Ermeni tarihçiler
de, Doğu Anadolu Bölgesi’nde kendilerine bir kök arama sevdasına
katılmışlardır. Bu nedenle M.Ö. Anadolu’da yaşayan devletlerden Hayaşalılar ve Urartularla
bağlar kurmaya çalışmışlar ve bunda da kısmen başarılı olmuşlardır. Dünya kamuoyunu
bu konuda ikna etme başarısını göstermişlerdir. Ancak, kendilerine tarihi bir
geçmiş aramak yerine bu coğrafyadaki zengin arkeolojik ve kültürel mirası
bilimsel bir perspektifle inceleselerdi boş heveslere kapılmamış olurlardı. Bu
yüzden Doğu Anadolu’nun Urartu, Pers, Hitit, Roma, Bizans ve Gürcü, Ermeni,
Arap ve Türk kaynakları özellikle M.Ö.’ki asırlara ait kayıtlar ve tarihi
belgeler, mesele hakkında çok önemli bilgiler sunmaktadırlar.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 10 Temmuz 2015 |
Gönderilme Tarihi | 10 Ocak 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2015 Cilt: 5 Sayı: 10 |