Ankara, Milli Mücadele döneminde, Batı ile Rusya arasındaki rekabetten yararlanarak Batı emperyalizmini Sovyet desteği ile pasifize etmek istemiştir. Bu strateji ile sadece Sovyet yardımına dayanarak askeri başarı kazanmak hedeflenmemiş; aynı zamanda, Batılı başkentler nezdinde, bir “Bolşevik Anadolu” korkusu oluşturmak suretiyle İtilaf Devletleri’nin “Bağımsız Anadolu” olgusunu onaylamaları sağlanmıştır. Aynı şekilde, Sovyetler de böyle bir ihtimali bilmelerine rağmen, Bolşevik olmasa bile bağımsız kalabilen bir Anadolu’ya razı olmuşlar, bölgede oluşabilecek muhtemel bir Batı nüfuzundan ciddi biçimde endişe duymuşlardır. Bu iki dinamik sayesinde Ankara, sürece avantajlı başlamış ve bu konumunu daima korumuştur. Sonuçta, şartların zorlamasıyla ortak düşmanlara karşı işbirliğine giden iki odağın zoraki işbirliği ile hassas bir konjonktür oluşmuştur. Ankara ve Moskova, birbirlerini, İtilaf Devletleri’yle anlaşarak kendilerini tuzağa düşürmeye hazır zoraki bir ortak olarak görmüşlerdir. Tabii bu bağlamda en fazla endişe eden taraf, böyle bir ihtimali esir olmakla özdeşleştiren “Ankara” olmuş, bu ihtimal Moskova için de geçerli olduğu için, Ankara’yı, etik açıdan, problemsiz bir zeminde tutmuştur. Sürecin son sahnesinde belirleyici olan “Türk Zaferi” olmuş, avantajını askeri gücüyle değerlendiren Ankara, başarıya ulaşmıştır. İtilaf Devletleri ve Moskova da, birbirlerinin güdümüne gireceğine bağımsız olan bir Anadolu’yu kabullenmişlerdir.
Anatolian Ankara, in the period of the National Struggle, wanted to neutralize Western imperialism with Soviet support, taking advantage of the competition between the West and Russia. With this strategy, it was not only aimed at achieving military success with Soviet assistance, but also at the same time, in Western capitals, by establishing a fear of “Bolshevik Anatolia”, the Entente States confirmed the existence of “Independent Anatolia”. Likewise, although the Soviets knew such a possibility, they were willing to accept an independent Anatolia, even if they were not Bolsheviks, and they were seriously concerned about possible Western influence in the region. Thanks to these two dynamics, Ankara has started advantageously and has always maintained this position. As a result, a precarious conjuncture was formed with the forced cooperation of the two chambers that cooperated against the common enemies by enforcing the conditions. Ankara and Moscow have seen each other as a compulsive partner ready to drop themselves at any moment. Of course, the most worrying party in this context was Ankara, which identifies such a possibility with prisoner, and kept Ankara on an ethical, problem-free basis, since this possibility is also valid for Moscow. In the last scene of the process, the “Turkish victory” was determined, and Ankara, which evaluated the advantage with military power, succeeded. Entente States and Moscow have accepted an Anatolia which is independent of each other.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Araştırma Makaleleri |
Authors | |
Publication Date | December 1, 2018 |
Published in Issue | Year 2018 |
Belleten Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.