Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’nda sadece İtilaf Devletleri’ne karşı değil aynı zamanda salgın hastalıklara karşı da mücadele etmek durumunda kalmıştır. Bu hastalıklar içerisinde yer alan, insandan insana bitler aracılığıyla bulaşarak salgın haline gelen tifüs, binlerce insanının hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Özellikle Kafkas Cephesi’nde büyük tahribat yaptığı anlaşılan tifüsün kısa zamanda halkın içerisine sirayet ederek toplu olarak bulunulan mektep, hapishane gibi yerleri tehdit etmesi sonucu tehlikenin büyüklüğünün farkına varılmıştır. O günkü koşullar altında sefaletin etkisiyle hızla yayılan bu hastalığa karşı, devlet vakit kaybetmeksizin önlem almaya çalışmıştır. Temizliğin, salgının durdurulmasındaki işlevi göz önünde bulundurularak, temizleme evleri, hamamlar açılmış, halkın bilgilendirilmesine gayret edilmiştir. Ancak alınan tedbirlere rağmen su sıkıntısının ve sabun kıtlığının olduğu bir dönemde mücadelenin istenilen şekilde yürütülemediği aşikârdır. Hastalığın ciddiyeti nedeniyle bütün mülki amirlerin teyakkuza geçirildiği bu yıllarda, bitlerin imhası için imkânlar dâhilinde fırınlardan, tandırlardan, buğu sandıklarından, kükürt odalarından yararlanılma yoluna gidilmiştir. Hatta çoğunluğu sağlık görevlisi olmak üzere birçok kişiye, tifüse karşı kısıtlı şartlar altında hazırlanan aşılardan uygulanmıştır. Savaşın sonuna gelindiğinde tifüs mücadelesinde önemli bir mesafe kaydedilmiş olmakla birlikte bu durum o yıllarda yaşanan felaketin acılarını küllendirmeye yetmemiştir.
Ottoman Empire had to struggle with epidemic diseases during the First World War besides struggling with entente states. Among these diseases, typhus, which infected many people through pediculus, had become an epidemic and thousands of people died because of the disease. It is understood that the disease especially caused serious damage in Caucasian front and after spreading to places such as schools and jails, the disease was widely seen among public. Against this serious epidemic, which spread very fast because of the poverty, the state attempted to take precautions without losing time although there were insufficient means. Cleaning houses and hammams (Turkish baths) were established as it was understood that cleaning was very important in preventing the disease, and it was attempted to inform people about the epidemic. But it is obvious that, despite all these precautions, the struggle wasn’t successful because of the scarcity of water and soap. Because of the seriousness of the disease, all of the administrative chiefs were put on full alert and many significant steps and precautions were taken in order to prevent and end the epidemic. Bake houses, tandouris, special vapor cases and sulphuring rooms were used for this purpose. In addition to these, many people, most of whom were health officers, were vaccinated under limited conditions. At the end of the war, although there was an important progress, it wasn’t enough to stop the pain and sufferings because of losses in these years.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Araştırma Makaleleri |
Authors | |
Publication Date | April 1, 2016 |
Published in Issue | Year 2016 Volume: 80 Issue: 287 |
Belleten is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License (CC BY NC).