İnkılâplar gerek milletin içinden olarak arzusiyle gelsin, gerek asrının terakkiyatına karşı geri kalmış bir milletin yükselmesi için başta bulunanlar tarafından yapılmış olsun öne atılmış olan şahıslardan bir hayli kurban vermiş ve konan yenilikler uzun ve kanlı mücadelelerden sonra ancak yeni yetişen nesiller arasında istikrar bulmuş, yerleşebilmiştir. Fransa'nın büyük inkılâbı milletler içinden meydana çıktığı halde bunun yerleşmesi için ne kadar kan döküldüğü ve ne derece tehlikeler atlatıldığı tarihçe malûmdur. Bir zamanlar dünyanın en mükemmel ve en modern ordusuna sahip olan Osmanlı Devleti’nin on yedinci asır başlarından itibaren düşmüş olduğu bozuk durum da Osmanlı tarihlerinde görülmektedir, bilhassa 1683, 1768, 1787 seferleri, Osmanlı ordusunun muasırı Avrupa orduları tarzında ıslah edilmedikçe memleket müdafaasının kabil olmadığını göstermiş ve muasır devletler gibi talimli ve muntazam bir ordunun mevcudiyetini kat'î ve zarurî kılmıştır. 1774'deki Kaynarca muahedesinden sonra birinci Abdülhamid, bilhassa askeri sahada yenilik yapmak için arzusiyle garp devletleri usulü bazı ıslahata teşebbüs ederek sürat topçuları yetiştirmeğe himmet etmiş ve (Baron De tot) un gayretiyle 1776'da basit şekilde bir hendese mektebinin temelini atmış ve bunun için Avrupa'dan mütehassıs getirtmiş, fakat yaya kuvveti olan yeniçeri ocağının ıslahına cesaret edememişti.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Araştırma Makaleleri |
Authors | |
Publication Date | April 20, 1971 |
Published in Issue | Year 1971 Volume: 35 Issue: 138 |
Belleten is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License (CC BY NC).