At the Lausanne Peace Conference, one of the most important issues to be resolved between the Government of the Grand National Assembly and the Entente States was the status of companies with foreign capital operating in Turkey. On the one hand, the conference process was going on, on the other hand, due to the rising nationalist sentiment, demands for the purge of foreigners and non-Muslims working in companies with foreign capital began to rise. This demand was fueled by the perception that foreigners and non-Muslims were economically better off than the Muslim/Turkish segment, thanks to capitulations and other privileges. In line with the objections and criticisms from the Muslim/Turkish section, the purges that started immediately after the victory intensified with the signing of the Lausanne Peace Treaty and continued throughout the 1920s.
It is possible to summarize the reasons for these purges against foreign and non- Muslim employees in companies under three headings: purges as a nation-building project, economic reasons and security-related reasons.
The new Turkish state, which defined itself as a nation-state, naturally wanted to homogenize the population inherited from the Ottoman Empire. Accordingly, it began to pursue policies that excluded non-Muslims who were considered unreliable in the process of building a nation from the definition of “nation”. One of the most well-known of these policies was the elimination of non-Muslims from companies. In fact, with these purges, the new Turkish state, on the grounds of providing economic independence as well as political independence, eliminated foreign and non-Muslims who were active in working life and who were now considered unreliable, and put into effect policies that would replace the reliable Muslim/Turkish element.
Lozan Barış Konferansı’nda TBMM Hükûmeti ile İtilaf Devletleri arasında halledilmesi gereken en önemli konulardan birisi de Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı sermayeli şirketlerin statüsüydü. Bir taraftan konferans süreci devam ederken diğer taraftan yükselen milliyetçi duygunun da etkisi ile yabancı sermayeli şirketlerde çalışan yabancıların ve gayrimüslimlerin tasfiyesine yönelik talepler yükselmeye başladı. Bu tasfiye talebini kapitülasyonlar ve diğer ayrıcalıklar sayesinde yabancıların ve gayrimüslimlerin iktisadi olarak Müslüman/Türk kesimden daha iyi durumda olduklarına dair algı besliyordu. Müslüman/Türk kesimden gelen itirazlar ve eleştiriler doğrultusunda zaferden hemen sonra başlayan tasfiyeler Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasıyla yoğunlaştı ve 1920’li yıllar boyunca devam etti.
Şirketlerdeki yabancı ve gayrimüslim çalışanlara yönelik tasfiyelerin nedenlerini; millet yaratma projesi olarak tasfiyeler, iktisadi nedenler ve güvenlikle alakalı nedenler şeklinde üç başlık altında toplamak mümkündür.
Kendisini ulus-devlet olarak tanımlayan yeni Türk devleti doğası gereği Osmanlı’dan devralınan nüfusu homojenleştirmek istiyordu. Buna bağlı olarak millet yaratma sürecinde güvenilmez olarak görülen gayrimüslimleri “millet” tanımının dışında tutan politikalar izlemeye başladı. Bu politikaların en bilinenlerinden biri de gayrimüslimlerin şirketlerden tasfiye edilmeleri olmuştur. Aslında bu tasfiyelerle yeni Türk devleti, siyasi bağımsızlığın yanı sıra iktisadi bağımsızlığı da sağlamak gerekçesiyle çalışma hayatında etkin olan ve artık güvenilmez olarak değerlendirilen yabancı ve gayrimüslimleri tasfiye ederek yerlerine güvenilir görülen Müslüman/Türk unsuru ikame edecek politikaları yürürlüğe koydu
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Araştırma Makaleleri |
Authors | |
Publication Date | April 4, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 Volume: 87 Issue: 308 |
Belleten is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License (CC BY NC).