Avrupa 'da 19. yüzyılda bir yandan Antik Yunan ve Roma kültürünü bir evrensel değerler bütünü ve Avrupa uygarlığının temeli olarak tanımlayan yaklaşımın göstergesi olarak, bu dönem eserlerinin ağırlıklı olarak sergilendiği müzeler gelişirken, bir yandan da Avrupa'nın yerel kırsal kimliğini vurgulamak amacıyla, seçilmiş çiftçi evlerinin sökülüp taşınarak doğal bir ortamda tekrar kurulmasıyla açık hava köy müzeleri kurulmaya başlamıştır. Bu tür "açık hava köy müzesi” yaklaşımı, ilk aşamada tarihöncesi kazılarının sergilenmesinde de bir model olarak kullanılmış, ancak 20. yüzyılın ortalarından beri arkeolojik içerikli açık hava müzeleri ile köy müzeleri ayrışmaya başlamıştır. Giderek her bir kazı yeri için ayrı bir uygulamanın gerekli olduğu anlaşıldığı için bu alandaki müzeler çeşitlenmiştir. Her ne kadar bu makalede Avrupa'da sayısı yüzleri, küresel boyutta binleri bulan tarihöncesi açık hava müzeleri, belirli bir sınıflandırma kurgusu içinde ele alınmışsa da, her bir müzenin farklı bir uygulama yöntemini oluşturduğu da göz ardı edilmemelidir.
Open-air museums and museums based on the collections of Hellenistic-Roman antiquities have developed on distinct trajectories; while the latter stood as the symbol of globular values based on humanism and/or Grecism, the former is to be considered as a tool of building local and national identities in Europe. The earliest examples of openair village museums dating back to the last decade of the 19th century, has set a model for the later prehistoric openairmuseums. The principles governing the design of the two open-air museum types differentiated by the second half of the last century, when it became clear that each archaeological site has to be considered in its own modality. Prehistoric open-air museums, now numbering hundreds in Europe and thousands in the World presents a wide range of approaches in site management, conservation and in modes of display. Even though the present paper has categorized prehistoric open-air museums under different headings, it is worth noting that each site should be considered as a unique case and that the solutions devised, no matter how successful, cannot be implied
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | September 1, 2010 |
Published in Issue | Year 2010 Issue: 8 |