Günümüzde markalar, kadını merkezine alarak toplumsal cinsiyet eşitliğine vurgu yapan reklamlar
yapmaktadır. Postfeminist söylemlerden etkilenen bu markalar, kadın odaklı reklam çalışmalarıyla cinsiyet
eşitliği konusundaki algı değişimlerini pazarlama fırsatına dönüştürmektedir. Bu doğrultuda çalışmada,
toplumsal cinsiyet kalıplarına eleştirel yaklaşan femvertising akımının, feminist teorinin amacıyla
örtüşüp örtüşmediği tartışılmakta ve bu akımın, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yeniden üretilmesine
nasıl etki edebileceği irdelenmektedir. Çalışma kapsamında Türkiye’de yayınlanan Nike, Molped ve
Elidor markalarına ait reklamlar postfeminist söylemler bağlamında Türkiye’nin kültürel konjonktürü
dikkate alınarak incelenmiştir. Nitel araştırma yaklaşımının kabul edildiği çalışmanın veri analizinde
göstergebilim kullanılmıştır. Çalışmanın bulgularından elde edildiği üzere, reklamın temel amacı satış
yapmak olduğu için bu tür reklamların da ürün ve satış odaklı olması kaçınılmazdır. Bu sebeple feminist
mücadeleye destek vermek amacıyla çekilen bu reklam filmlerinin de genel olarak ürün ve satış odaklı
olduğu düşünülmektedir. Ayrıca bu reklamlarda, kadınlara toplumsal cinsiyet rolleriyle yüklenen kalıp
yargılar değiştirilmek istenirken bu kalıpların dışında kalan kadınların ötekileştirilmesi söz konusudur. Bu
durum femvertising akımının, feminist ilkelere bağlı olmadığı müddetçe ve feminizmin anlamının yalnızca
bir reklam sloganına indirilmeye devam ettiği sürece kadınların eşitlik mücadelesinde rolü olmayacağını
düşündürmektedir.
Nowadays, brands create advertisements that emphasize gender equality by focusing on women and
aiming to end gender inequality. Brands inspired by the postfeminist discourses use the public’s changing
perception changes on gender equality as marketing opportunities through their women-oriented
advertising activities. Accordingly, this study discusses whether femvertising, as a critical approach against
gender norms, overlaps with the purposes of feminist theory, and examines how this movement can impact
the reproduction of gender inequality. In this respect, three advertising campaigns in Turkey, namely
Nike’s “This Is Us” (2017), Molped’s “You Have a Girl’s Word” (2020), and Elidor’s “We’re Not In” (2019)
were analyzed within the conceptual framework of postfeminist discourses, taking account of the cultural
conjuncture of Turkey. To investigate these campaigns, this article applies qualitative research through
semiotic analysis. Our findings revealed that the advertisements, whose primary role is the marketing of
goods, were mostly focused on selling products, rather than supporting the feminist movement. Besides,
while attempting to change the stereotypes attributed to women within gender roles, women who fall
outside of these stereotypes are marginalized. The analysis illustrates that the femvertising trend will not
contribute to the women’s struggle for gender equality unless it is committed to feminist principles and
stops restricting the meaning of feminism to a single advertising slogan.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Communication and Media Studies |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 31, 2021 |
Submission Date | May 3, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 Issue: 38 |
All articles published in the Turkish Review of Communication Studies are licensed under the Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.