The idea that positivism is inadequate in understanding people holistically through statistical data has revealed the importance of qualitative research. Phenomenology does not seek epistemological knowledge outside of humans, but rather seeks it in the experiences, feelings and thoughts that take place in the life of an individual regarding any event or phenomenon. It also provides researchers with a convenient research opportunity to find meaning in the face of the complexity of perceptions of phenomena. Although the philosophical roots of phenomenology date back to ancient times, the works of Edmund Husserl have had a significant impact on its use as a research method in the social sciences. Phenomenology has gone through three stages, descriptive (transcendental), existential and hermeneutic phenomenology. While existential phenomenology deals with the emergent nature of existence in everyday life, interpretive phenomenology interprets thoughts and experiences. Husserl's descriptive phenomenology, on the other hand, defines the experience by getting to its essence.
In this study, various concepts such as epoché, evidentiality, intentionality, and intentionality in Husserl's transcendental reductionist phenomenology have been examined. In line with this purpose, this study attempts to adapt Husserl's transcendental reductionist phenomenology to the phenomenology pattern within the qualitative research method and to reveal its applicability in social work. As a matter of fact, phenomenological research is used in many social science fields such as psychology and sociology. The interdisciplinary, theoretical structure and field of application of social work pushes social work into the phenomenological field of study.
Pozitivzmin istatiksel verilerle insanı anlamada bütüncül olarak yetersiz olduğu fikri nitel araştırmaların önemini ortaya çıkarmıştır. Fenomenoloji; epistemolojik olarak bilgiyi insanın dışında aramamakta aksine herhangi bir olay veya olguya ilişkin bireyin yaşamında yer bulan deneyimler, hisler ve düşüncelerde aramaktadır. Ayrıca olgulara dair algıların karmaşıklığı karşısında araştırmacıların anlam bulması için uygun bir araştırma olanağı sunmaktadır. Fenomenolojinin felsefi kökleri çok eskilere dayanmakla birlikte sosyal bilimlerde araştırma yöntemi olarak kullanılmasında, Edmund Husserl’in çalışmaları önemli ölçüde etkili olmuştur. Fenomenoloji, betimleyici (transcendental), varoluşsal (existential) ve yorumlayıcı (hermeneutic) fenomenoloji olmak üzere üç aşamadan geçmiştir. Varoluşsal fenomenoloji günlük yaşamda varlığın beliren doğasını konu alırken, yorumlayıcı fenomenoloji düşünce ve deneyimleri yorumlamaktadır. Husserl’in betimleyici fenomenoloji ise deneyimin özüne inerek tanımlama yapmaktadır.
Bu çalışmada Husserl’in transandantal indirgemeci fenomenolojisinde; epokhe, apaçıklık, yönelimsellik, kasıtlılık gibi çeşitli kavramları irdelenmiştir. Bu amaç doğrultusunda çalışmada; Husserl’in transandantal indirgemeci fenomenolojisinin nitel araştırma yöntemi içinde yer alan fenomenoloji desenine uyarlanması ve sosyal çalışmada uygulanabilirliği ortaya konmaya çalışılmıştır. Nitekim fenomenoloji araştırmaları psikoloji, sosyoloji gibi pek çok sosyal bilim alanında kullanılmaktadır. Sosyal çalışmanın disiplinlerarası, teorik yapısı, uygulama alanı sosyal çalışmayı da fenomenolojik çalışma alanına itmektedir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Social Work (Other) |
Journal Section | Review Articles |
Authors | |
Publication Date | December 31, 2024 |
Submission Date | September 1, 2024 |
Acceptance Date | November 29, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Volume: 8 Issue: 2 |